Dr. Öğretim Üyesi, Okan Celal Güngör
KMÜ Edebiyat Fakültesi
Türk
kültürü diğer milletlere nasip olmayacak zenginliklere sahiptir. Sahip
olduğumuz bu zenginliklerimizden biri de ahilik kültürüdür. Bu kültür, XIII.
yüzyıl Anadolu’sunda Moğol İstilası’nın yaşandığı, siyasal sosyal kargaşanın
hâkim olduğu bir dönemde zayıflayan manevi bağları güçlendirmek ve çatışan
grupları uzlaştırarak toplumsal huzura katkı sağlamak amacıyla ortaya
çıkmıştır. Ahilik geleneğinin kuruluş aşamalarında Bizans loncaları ile İran ve
çevresinde etkin olan Fütüvvetçilik örnek alınmış olsa bu gelenek zamanla
özgünleşmiş, Türk-İslam kültürünün bir parçası haline gelmiş hatta ahi şeyhi
olan Şeyh Edebalı başta olmak üzere Osmanlı Beyliğinin kuruluş ve gelişmesine
doğrudan katkı sağlamıştır.
Bu
kültüre adını veren ahi kelimesinin kökeniyle ilgili ise iki farklı görüş
vardır. Bunlardan biri Arapça kökenli olduğu ve “kardeş” anlamına geldiğidir.
Diğeri ise bu kelimenin cömert, eli açık anlamındaki Türkçe “akı” kelimesine
dayandığı şeklindedir.
Başlangıçta
sadece “debbağ, saraç ve kunduracı”ları kapsayan bir birlik olarak ortaya çıkan
ancak kısa sürede bütün esnaf gruplarını bünyesinde toplayan çok yönlü sosyal
bir kuruluş olan ahilik geleneğini sistemli hale getiren ve yaygınlaştıran kişi
Ahi Evran’dir. 1171 yılında İran’da dünyaya gelen, kendisi de debbağcı (derici)
olan Evran, kısa sürede bilgisi, kültürü ve becerikliliğiyle haklı bir şöhretin
sahibi olur. 1204 yılında Kayseri’ye yerleşip ahiliğin temellerini atar. 1261
yılında ise Kırşehir’de vefat eder.
Usta-çırak
ilişkisi içinde ciddi bir hiyerarşik yapılanmaya sahip olan Ahilik teşkilatında
en üst seviyeden en alt dereceye kadar yemek yemek, su içmek, söz söylemek gibi
gündelik işlerden, bu kültürün özüne ve işleyişine dair en temel hususlara
kadar herkesin uyması gereken birtakım kurallar vardır. Bu kültürde gençlerin
hayata en iyi şekilde “ideal bir insan” olarak hazırlanması esastır. Bu
hazırlıkta ahlaki eğitime önem ve öncelik verilir, daha sonra ise gence
yeteneğine göre sahip olacağı mesleğin incelikleri öğretilir. Mesleğinde
kalfalık seviyesine yükselen bir genç 130 ahlaki kaideyi bilmek ve uymak
zorundayken, ustalık makamına geldiğinde ise uygulanmak zorunda olunan kural
sayısı 740’a çıkar. Adeta bir eğitim ocağı işlevi gören bu gelenekteki kurallar
dikkatlice incelendiğinde ahilik kültürünün dünya görüşü, hayat anlayışı ortaya
çıkmaktadır. Aslında ahilik bu kurallarla bize, dünya ile iç içe yaşayan ancak
dünyaya mihnet etmeyen, gündelik ibadetlerinde titiz davranan, kimseye yük
olmadan çalışıp helalinden kazanan, cömertliği, başkalarına faydalı olmayı ilke
edinen, paylaşmasını bilen bir dünya görüşü sunar.
Ahilik
kültürünün en önemli özelliklerinden biri sosyal ve ekonomik dayanışmaya
verdiği önemdir. Ahi birlikleri, Orta Sandığı veya Esnaf Sandığı gibi isimlerle
anılan karşılıklı yardımlaşma ve sosyal güvenlik sandıkları vasıtasıyla
evlenme, doğum, hastalık, işsizlik, ölüm gibi sosyal risklere karşı üyelerine
ve bunların aile bireylerine yardımlarda bulunmuştur. Bu anlamda günümüzdeki
Bağ-Kur, Esnaf Odaları, İşçi ve İşveren Sendikaları gibi sosyal hizmet veren
kuruluşların temelini teşkil ettiği söylenebilir.
Ahilik
kültüründe ticaret ahlaki her şeyin üzerindedir. Hayatın her alanında insan
hakkı gözetildiği için müşteri memnuniyeti esastır ve bunu sağlamak için
üretilen mal daha hammaddenin alınışından satışına kadar sıkı bir şekilde
denetlenir. Ayrıca üretim ve tüketim arasında denge kurulmaya çalışılır, zaman
zaman üretime sınırlamalar getirilerek emeğin değerini bulmasına yardımcı
olunur.
Ahilik
kültürü, kalitenin korunmasını, standardın sağlanmasını, sağlıklı ve dayanıklı
mal üretimini temel ilke olarak benimsemiştir. Sanatkârın işine kendi ruhunu
yansıttığı bu anlayışta meslek etiğine uygun davranmayıp bozuk mal satanlar ise
meslekten men edilmiştir.
Ahi
birlikleri kendi döneminde ve bu dönemin şartları içerisinde, gerek ekonomik,
gerekse kültürel açıdan çok önemli bir görev üstlenmiş; bu görevi de başarıyla
ifa etmiştir. Bugünkü dünya ekonomisinin kapitalist yapısı içerisinde Ahi
birliklerinin ve bu birliklere hâkim olan felsefenin değişmeden yaşaması mümkün
görünmemektedir. Ancak Ahiliğin evrensel ilkeleri olan kardeşlik,
birlik-beraberlik doğruluk gibi düsturlarının, günümüzde ve günümüz sonrasında
da yaşatılması gerekmektedir.