Bundan 50 yıl önce Kıbrıs'ta yaşayan Türkler Rumların canice ve alçakça saldırıları altında can çekişiyorlardı. Saldırılar tahammül sınırlarını aşınca Türkiye -anlaşmalardan doğan haklarını kullanarak- garantör ülke sıfatıyla, Kıbrıs Barış Harekâtını başlattı. Bu karar ülkemizde çok büyük bir heyecanla ve sevinçle karşılandı. Ülkemizin her tarafında varçtandaşlarımız gönüllü olarak savaşa katılmak için Askerlik Şubelerinin önünde sıralara girdiler. Buna Güneydoğu illerimiz de dahildi.
Bir ortaokul öğrencisi olduğum halde köyde, harman zamanı patos makinalarının başında ve buğday lodalarının yanında radyodan harekatı heyacanla takip ettiğimi hatırlıyorum. Askerlerimiz teknik alet ve cihaz yetesizliklerine rağmen arslanlar gibi saldırıyorlardı. Birinci harekatta onlarca tankı terk ederek kaçan Yunan askerlerini ikinci harekatta komutanları kaçmasınlar diye zincirlerle bağlayacaklardı. Nitekim bu vaziyette askerlerimiz tarafından ele geçirilen tankların boy boy görüntüleri Avrupa televizyonlarında verilecekti.
1699 dan itibaren sürekli geri çekilen ve toprak kaybeden Türkler ilk defa ileri harekat yaparak toprak genişletiyorlardı. Bu durum milletimizi coşturmuştu. O dönemde otobüslerin üzerine Kıbrıs haritalarının ve devrin Başbakanı Bülent Ecevit (Karaoğlan)in resimlerinin yapıldığını, pek çok iş yerine "Kıbrıs" adının verildiğini, mahalle ve meydanlara aynı adın verildiğini biliyoruz.
1974 yılında başka çare kalmayınca, soydaşlarımızın canını kurtarmak için müdahale kararını cesaretle alan Hükümetin Başbakanı Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan'ı ve bakanları rahmetle anıyorum. Harekata katılan şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Kıbrıs Türklerinin hak ve hukuklarını koruma mücadelesine ömrümü harcayan rahmetli Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş ( nam- ı diğer Toros) Bey'e de sonsuz rahmet diliyorum.
Kıbrıs Barış Harekatında elde edilen başarı, ülkemizin o zamanki gücü ve imkanları göz önüne alındığında asla küçümsenemez.
Yazımı o günlerde Kıbrıs konusunda yazılmış bir şiirle bitiriyorum. Âşık Ali Karabacak ( babam) tarafından yazılan ve Kıbrıs Şiirleri Antolojisi"ne de alınan bu şiir aşağıda. Kendisini de rahmet ve özlemle anıyorum.
Yalın kılıç yüzmüş derya boyunda
Palası boyanmış düşman kanında
Ecdadım kan dökmüş topraklarında
Albayrağım dalgalancak Kıbrıs'ta.
Ölmez bir milletin Kıbrıs vatanı
Göğsündeki al renk Türklerin kanı
Yalçın kaya d'olsa Türk'ün düşmanı
Al bayrağım dalgalancak Kıbrıs'ta.
Ey Yunan Türk ile çıkılmaz başa
Masum çocuklarla girme savaşa
Yedi başlı ejderha olsan da boşa
Al bayrağım dalgalancak Kıbrıs'ta.
Atalarım kan dökmüştür o yurda
Mehmetçikler zabdedilmez çemberde
Sana yardımcı'olsa dahi tüm dünya
Al bayrağım dalgalancak Kıbrıs'ta.
Çekil ey papaz sen çekil geri
O yeşil ada Türklerin yeri
Bir cehennem de olsa dönmez Türk eri
Al bayrağım dalgalancak Kıbrıs'ta.
Ali, Türk döner mi vatan peşinde
Aç ve susuz kalsa dağlar başında
Bir yırtıcı kaplan d'olsa karşımda
Al bayrağım dalgalancak Kıbrıs'ta.
( Kaynak: Âşık Ali Karabacak, Hayatı, Sanatı, Şiirleri. Mestan Karabacak, Karaman 2001, Yörtürk Yayınları)