“Ceren” bir Çukurova türküsünün adıdır.
Kavalla, zurnayla, sazla söylenen güzel bir türküdür o.
Söylenmesi de öyle kolay bir türkü değildir.
Uzun hava tarzında söylenir. Adana, Osmaniye, Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay çevrelerinde bilinen ve sevilen bir türküdür.
“Ceren çıkmış eşikliğin başına
Güneş vurmuş kemerinin kaşına
Yeni de girmiş on üç on dört yaşına
Aklımı başımdan aldı bir Ceren
Serimi sevdaya saldı bir Ceren.”
Güzel ceylanları, güzel kızları temsil eden bir kavramdır.
Bir kelime, kavram ve türkü olmanın ötesinde kültürel bir arka planı olan kavramdır.
Karacaoğlan'ın ve babam Âşık Ali'nin şiirlerinde geçmesinden başka çocukluğumuzda büyüklerimizden dinlediğimiz Ceren türküsü gönlümüzde yer tuttu.
Anlamı ve çağrışımlarıyla içimde yer tutan bu kelimeyi hep sevdim. Ta ki 1 Mayıs 1987 tarihine gelinceye kadar. O gün büyük kızım doğdu. Eşimle konuşarak adını Ceren koyduk. Artık bu kelime bizim için bilinen güzelliğinin ve olumlu çağrışımlarının ötesinde bir anlam ifade ediyordu. Babam yaşasaydı torununu ve adını çok severdi dedim. Bu adı verdiğimiz için hep sevinç duydum. Nitekim babaannesi de onu çok seviyor.
Adı gibi güzel ve tatlı kızımın bugün doğum günü. Bizim gözümüzde hâlâ çocuk gibi olsa da biz onun çocuklarını seviyoruz yıllardır.
Canım Ceren'ime eşiyle ve yavrularıyla nice mutlu yıllar diliyorum. İyi ki doğdun Ceren'im, çok yaşa.
Sen bilmesen de ben telefondan zaman zaman Ceren türküsünü açıp, Reşit Muhtar'ın sesinden gözlerim nemlenerek dinlemeye devam edeceğim.
Doğduğu günlerde kendisine yazdığım şiirden bir dörtlükle bitirelim.
Kendi küçük değeri çok büyüktür
Onsuz babasının boynu eğiktir
Sevgim göldür, o içinde kayıktır
Güzel kızım, gökçek kızım, bal kızım.
Yorumlar
Kalan Karakter: