İran Şiiliği özellikle Fars/Pers milliyetçiliği ile Farisi kültürü ile harmanlanmış bir din anlayışı iken Sünnilik ise Emevi-Abbasi milliyetçiliği ve Arap kültürü ile harmanlanmış Kur'an'ın özünü, İslam'ın ilkelerinin bozularak tahrif edilerek İslam sosu ile soslanmış, Kur'an'a uygun olmayan dini anlayışlardır. Her iki görüş de kesinlikle İslam'ın değil zamanın yöneticilerinin ve devletlerin kendi siyasi görüşlerini ve saltanatlarını hâkim kılmaya çalışılan bir inanç veya din anlayışıdır. Bu her iki mezhebin ve bunlardan türemiş kolların anlayışı Kur'an'ın tanımladığı İslam'a pek çok yönde zıt inanışlar ve uygulamalardır.
Sevgili dostlar,
Hiç kimse Sünnilik iyi ve doğru olduğu için bu mezhebi kendim seçtim demesin. Zira has bel kader Sünni geleneğin içerisinde yetiştiniz, yetiştik diye kendinizi Allah'ın torpilli kulları zannetmeyin, zannetmeyelim! Sünni gelenekte siyasi imkânlarla veya siyasetin eliyle güçlenmiş ve Müslüman dünyasındaki hâkimiyetini sürdürmüştür. Tuğrul Bey Abbasilere yardıma gelip Bağdat'a girmeseydi ( o zamana kadar Şiiler hayli güçlüydü. Mekke'yi Medine'yi de kontrol ediyorlardı) Allah’u âlem Şiilik bütün İslam dünyasına yayılacaktı ve farklı bir hikâye yazılacaktı. Onun için de kimse kendisini dinin merkezinde görerek benim inancım, mezhebim en doğrusu diye böyle bir yanlışa, havaya girmesin. Biz de DİN dinin esas, tek kaynağı Kur’an yerine; hurafe ve uydurulmuş rivayetler üzerine, tarih ise yalanlar üzerine bina edilir. Yani DİN biriktirilmiş hurafelerden ve rivayetlerden, tarih ise biriktirilmiş yalanlardan oluşturulur. Bu da bizim din müktesebatını oluşturur. Böyle bir müktesebatla İslam dinine ve Kur’an’a inandığını zanneden ama insanlığa bir değer üretmeyen yığınlar, topluluklar oluşur.
İBNİ HALDUN DER Kİ TARİHİ EGEMENLER YAZAR; EGEMENLER DE KENDİLERİNE GÖRE TARİH YAZAR.
Örneğin Abbasiler zamanında yazılan İslam tarih çok gerçekleri anlatmamaktadır. Tarih yazanlar Abbasi halifesinin hoşuna gidecek şekilde tarihler yazar; olayları anlatır bahşiş, ödül almak için halifeye veya sultana sunarlar ve de sultanların hoşuna gidecek şekilde tarih yazılırdı. İslam tarihinin büyük bir kısmını egemenlerin yazdığını egemenler tarafından yazıldığını, yazdırıldığını bilmek durumundayız.
Biz zannediyoruz ki anlatılan tarih bağımız bilimsel bir gözle yazıldı. Hiç de öyle değil Müslümanların yazılı kültürünün veya tarihinin %98'i Abbasiler döneminde yazılmıştır ve onların egemenliğine göre yazdırılmış, düzenlenmiş ve anlatılmıştır.
Büyüsel hurafe dolu hikâyelerin oluşturduğu inançlara gerekçe yetiştirmekle meşgulüz. Merkeze akıl ve bilimi koyup, "Allah ile aramıza kimseyi koymadan" dini yaşamalıyız. Hiçbir insan bir başkasının imanını güçlendiremez ve kimse kimsenin inancını ölçemez.
Ben Kur'an'ı okuduğum zaman Kur'an'ın en başta buyruğu Kelimeyi Tevhide sadık kalarak Yaradan’a şirk koşmaksızın BARIŞA VE HAYRA YÖNELİK İŞLER YAPMAK VE ERDEMLİ, YANİ AHLAKLI BİR YAŞAM SÜR (İman et ve Salih amel işle) diye anlıyorum. Bunu sıradan bir insanın yapması ve ahlaklı yaşaması İslam üzere yaşadığı anlamına gelir. Vesselam!
Tekrar tekrar diyorum ki: Düşünmeyen, düşünemeyen herkesin kaybettiği kaybedeceği bir dünyaya gidiyoruz, Yapay Zekânın etkin olduğu bir dünyada. Bundan dolayı düşünmeyi öğretmeli insanımıza! DÜŞÜNMEYİ AKLETMEYİ FARZ KILAN TEK KİTAP KUR’AN’DIR.!!!
Hoşça,, dostça Sevgiyle kalın tekrar paylaşmak dileğiyle inşallah!
Kuranı da Arapça okuyup anlamadan sevap aldık diye kapatalım. Konu kapanmıştır.