Günümüzde Belediye İşhanı dediğimiz büyük binanın olduğu yerde Sebze Pazarı ile Kasaplar çarşısı vardı.
Sebze pazarının hepsi de işlek dört kapısı vardı.
Pazarın içinde duvarlara dayalı durumda On beşer metre karelik dükkânlar bakkal, yağcı, pekmezci ve sebzeci esnaflarına aitti.
Pazarın orta yerinde On altışar metre karelik betondan yapılma yükseltiler vardı. Üreticiler mallarını burada sergileyerek satışa sunarlardı.
Aşağı bölümlerdeki yerlerde genellikle köylüler kuru üzüm, dolma biber, sivribiber, patlıcan, kabak, fasulye, yaş üzüm, elma, armut gibi meyve ve sebzelerini küfe ve çuvallara koyarak müşterileri beklerlerdi.
Bazı beton yükseltiler de yoğurt, yağ, salça, Pekmez, bal, iğde, nohut, kuru fasulye, elma kurusu, ilişe satanlara ayrılmıştı. Aynı bölümün doğusunda bulunan bir baraka belediye kantarına ayrılmıştı. Barakanın önünde Fairbanks marka iki adet hassas kantar vardı. Bunların başında kantar memuru olarak Şanşalı Ali Işık ile Yunus Ağa dururdu. Yunus Ağa Karaman’ın ilk eczanesi Sağlık Eczanesinde ve diğer eczanelerde kalfa olarak çalışmıştır. Bu ikilinin emekliliğinden sonra ise Ramazan Bottan, Necati Şener ve yedek tahsildar olarak Bozkır’lı Kamil Dinçer çalışmışlardır.
Burada yöntem şöyleydi: Pazara gelen tüm mallara tahsildarlar bakarlar, bir değer biçerek üç, beş ve yedi buçuk kuruşluk işgaliye keserlerdi.
İşgaliyeler gelir makbuzuyla tahsil edilirdi. İçi dolu çuval, heybe, küfe, sepet ve sandık gibi şeylerin kesinlikle kantardan geçmesi gerekirdi.
Bu ürünlerden kilo başı bir ila beş kuruş arasında paralar alınırdı. Belgelere alan ve satanların adları yazılırdı.
Pazar yerinde belediye gibi hamallarda iyi para kazanırdı. On kadar hamal vardı. Hamal Bayram,
Zekeriya, Osman, Recep Ağa, Hüsam Ağa ve diğerleri… Hamal Kürt Abdullah, Kürt Zekeriya’nın hemşehrisi ve akranıydı.
Doğrulukları ve davranışları nedeniyle diğer hamallara oranla bunlar tercih edilirdi. Hamalların değişmez bir ilkeleri vardı, bu da köylü ve üreticiden kesinlikle para almazlardı. Emeklerine karşılık taşıdıkları üründen pay alırlardı. Aldıkları ürünü de ya takkelerine ya da keselerine koyarlardı. Bunları biriktirip akşamüzeri ya satarlar ya da evlerine götürürlerdi. Görevleri ise betonlar üzerine yıkılan malları kantara götürüp tarttırmak ve işgaliye işlemleri yapıldıktan sonra arabalara kadar sırtında götürmekti. Uzaklara yani ev ve dükkânlara fazla gitmezlerdi.
Beton yükseltiler üzerinde getirdikleri yoğurt, yağ ve peynirleri satmak için bekleyen kimi kadınlar, işgaliye vermemek için memurun geldiğini görünce, hemen cingili, tokat helkesini ve tulumu eteklerinin altına saklarlardı. Sorulduğunda da “satıcı değilim” diyerek yalan atarlardı. Memurlar buna inanmaz, biraz uzaklaşır gibi yapıp aniden dönerek saklanan malları bulurlar ve işgaliyeyi alırlardı.
Sebze pazarının en işlek olan Güney Kapısının girişinde sağda Kel Osman Babaoğlu, solunda da Hacı Ahmet Gürbüzkol, Kuzeydeki küçük kapıda girişe göre solda Bozkırlı Kara Mehmet Onat,
Güney büyük kapının girişe göre solunda Mustafa Yanık ve Hasan Çavuşoğlu, Durhasanın Kamil Ağa ve Hebepci Hüseyin otururlardı.
Bu güzel pazaryeri yapılış tarihi 1934/35,yıkımı 1979/80 yıllarına kadar Karamanımızın ekonomik kalbi olmuştur.
Geçmiş günlere şöylece bir yolculuk yaptık.
Vefat eden büyüklerimize Allah’tan rahmet dileriz. Yaşayanlara da sağlıklı uzun ömürler dileriz.
***Kaynak olarak Hasan Pınarbaşı büyüğümüzün kitabından faydalandım.
Elindeki şişleri saplayip tam bekçinin olduğu kufenin yanına gelirler.... çuvala sapladiklari gibi küfe yede saplarlar bekçinin omuzuna küt diye ses çıkartır..adamlar bunda iyi bir şey var BELKİDE keçiboynuzu diye bir daha saplarlar işte o anda bekçi ayağa kalkıp adamları yakalamak ister ama uzun zaman küfe içinde ayakları uyuşmuş ayrıca şiş lenmis vaziyette kalkamaz küfe yan yatar yuvarlanır adamlar ne olduğunu anlamadan kaçarlar can havliyle düdük çalar bekçi kaçan adamlar küfe ye tekme vurup yuvarlanmasıni hızlandırır kar az iniş aşağı olduğu için leblebicilerin konağına kadar bekçiyle birlikte....
GÜNEYE BAKAN ANAKAPİNİN SOL DIŞ DUVARINDA ÜÇ METRE UZUNLUĞUNDA ON İKİ ÇEŞME ALTINDA YALAK VARDI BİZ SANATKURSLARİ ÖĞRENCİLERİ SAAT BAŞI TENEFFÜSLERDE O SIRALI ÇEŞMENİN TAŞINDA OTURUR DİNLENİRDİK KADİRHANE CAMİ KARŞISI BİZİM SANAT KURSU İDİ CAMİNİN KIBLE TARAFINDA DAYHANE VARDI GÜNEŞ ADINDA HELVA YAPARLARDI..YİNE SEBZE PAZARI GİRİŞ KAPISI SAĞINDA ARAP HOCA NİN BAKLAVACI DÜKKANI VARDI SOKAĞIN İCİNDE SAĞ TARAFTA ALİRİZA USTANIN SİMİTÇİ FIRINI VARDI BİTİŞİĞİ İSE UMUMÎ HELA İDİ..SEBZE PAZARI İÇİNDE KELHAKKİNİN KAHVESİ VARDI ŞİMDİKİ DERMAN ECZANESİ OLDUĞU YERDE...HALİN ÇIKIŞINDA LEBLEBİCİLERİN KONAĞI VE AŞAĞIDA LEBLEBİCİ DEĞİRMENİ HAAA KONYA GİDİŞ GELİS BİR LİRAYDI LEBLEBİCİLERİN OTOBÜSÜ İLE... YAZACAĞIM ÇOK ŞEYLER VAR AMA ŞİMDİLİK BU KADAR... KASAPLAR GİRİŞİ SOL CADDE ÜZERİ LOSTRA SALONU,BERBER HAYRİ, SAATÇİ ABDURRAHMAN, AYAKKABICI ABDURRAHMAN,BERBER NAZMİ USTA......