Sevdiği kadına yazıp gönderdiği ve ondan gelen mektuplardan oluşan "tutkulu bir aşk" hikâyesinin kaleme alındığı
"Zûhresini arayan Tahir" adlı kitabın imza günü idi.
Herkes merak etmişti öncelikle yazarı ve kahramanlarını.
Kitabın kahramanlarından olan
Zühre kim
Tahir kimdi? Gerçekten varlar mıydılar?
Aralarında ki bilinmezlikler ve gizemlerle dolu iken tutmuştu bu ask öyküsü...
Aşkın kutsallığı ile dopdolu bu hikâye tekrar aşkı en derininden yüreklere hissettirmiş yoğun talep ile dördüncü baskıya bile girmişti bu kitap.
Nede olsa her zaman aşk romanları pirim yapardı. İnsanlar kitaptan çok yazanı merak ettiklerinden de gelmişti bugün buraya. Çünkü O güne kadar kimse bilmiyordu kitabı yazan bu gizemli adamı kimseye ne bir röportaj vermiş ne bloğunda nede başka bir yerde yayınlanmış bir resmi vardı yazarının...
Zaten kullanıcı adı da kitabının da ismi olan
"Zühre' sini arayan Tahir'di."O yüzden yazar hakkında kimsede yazıları dışında özel bir şey bilmiyordu.
Kimdi bu Tahir bilen yoktu ama yazarın birçok kadın hayranı "Zühre olmak " öyle sevilmek, öyle tutkuyla sahiplenilmek isterken hayaller üstü bir aşkı yazan bu derin ruhlu adamı görmek için de merakla bugün buraya gelmişlerdi.
Ortada bir masa bir kalem bir sandalye ellerinde satın aldıkları kitabı imzalatmak için sırada merakla "Zûhresini arayan Tahir’i" bekliyorlardı.
Alkışlarla 45 yaşında şakakları kır saçlı orta boylarda hafif yapılı bir adam geldi herkese hafif bir selam verip oturdu sandalyeye.
Gazetecinin biri sordu:
-Merhaba Tahir Bey neden bugün bu gizemi bozdunuz aşikâr ettiniz kendinizi.
Gülümsedi kitabın yazarı;
- Her şeyin bir zamanı vardır. O hikâyesini okuduğunuz kişi Zühre ile yıllarca mektuplaştık öyle satırlar arası saf bir o kadar ruha değen gerçek bir aşk yaşadık. Bedenlerin hükmünü yitirdiği ruhların "kördüğüm olup" birbirine sarıldığı, sarıldıkça kaynaşıp kaybolduğu mekandan zamandan münezzeh bir şeydi bizim hikayemiz ..
O benim Zühre yıldızımdı ben ise onun
Tahir'i idim kitabımı yoğun bir talep ile çıkardıktan sonra uzun bir süre yazmadı, küsmüştü Zühre'm bana sırrımızı aşikâr ettiğim için geçenlerde bir mektup yazdım yine ona;
- Zûhrem "çoban yıldızım" nasıl olurda herkesleşir bu aşk sen bende bir devrimsin bilmez misin?
Hem de öyle bir devrim ki bir devir kapatıp açtıran cinsi ya anla be Zühre'm ışığımsın sensiz hep bir karanlık yarım nasıl olur da insan karanlığı seçer sen var iken.
Gel etme koyma beni zindanlara burası karanlık sensizlik ten üşüyorum çıkar beni zindanlardan gel "çoban yıldızım."
Gel artık
"Zuhrenin Tahir’i " diye oda aylar sonra ilk defa geçenlerde yazdı bana
- Tahirim..
Kalbim sana çok kızdım önceleri iki kişilik sırrı aşikâr edip aşkımızı herkesleştirdiğin için
Sonra anladım ben senin Zühre yıldızınım.
Senin gökyüzünde bir ben vardım sen ışığını benden alıyordun onun için böylesi saftın sen kalma zindanlarda bensiz...
Geldim Tahir'im
Artık ayrı ayrı yerlerde değil senin ile aynı gökyüzüne beraber bakmak istiyorum.
Artik vuslat vakti yakın...
Tahirin Zûhresi diye yazmış bugün ilk defa buraya gelecek ilk defa Zühre yıldızım güneş gibi doğarken haneme hissedecek ellerim sıcaklığını çok ama çok "heyecanlıyım" dedi yazar gazeteciye...
Herkes" sus pus" olmuştu. Bugün böyle bir hikâye beklemiyorlardı bu gizemli yazarı görmek isterlerken. Ellerinde kitapları ile kitaplarını imzalatmaya devam edip sıra ile imzalattıktan sonra gitmiyor karşı köşede bekliyorlardı merak ile ya gerçekten bugün Zühre gelirse diye.
Saatler geçti yazar umudunu kesmişti anlaşılan Zühre utanmış vazgeçmişti gelmekten...
Sonra bir kitap daha koydu yazarın önüne biri imzalatmak için sebepsizce yazarın içine bir heyecan dolmuştu kitabı verenin yüzüne bakmadan açtı kitabın kapağını;
Geldim her şiirde nefesin,
Her şarkıda seslenişin benli gökyüzünün
Tek yıldızı olmaya geldim
Tahir'in Zûhresi
Zühre'nin Tahir’i olmaya geldim
Geldim Tahir'im
Geldim
Senin Zühre'n yazıyordu.
Kalakaldı öylece Tahir sanki etrafında yıldızlar uçuşurken içindeki kelebeklerle senfonik bir orkestra kurmuşlardı.
Gözlerini kaldırdığında Zûhre'sinin yıldız gözlerinde kayboldu.
Bütün kalabalıkların içinde yoktular başka bir âlemde vücut bulmuşlardı sanki...
Sustular sanki yıllar sığmıştı saniyelere ayağa kalktı Zûhre'nin Tahir'i
_Sen dedi
_Ben Zühre'n şaşırdın biliyorum
Evet ben otobüste her gün işe giderken yan yana sıra beklediğin aynı otobüste yolculuk ettiğin O kızım yani Tahir'in Zûhre'si....
Bir alkış kıyamet onları bu rüyadan uyandırdı gerçeklere döndürdü. Herkes avuç içleri parçalanırcasına alkışlıyordu. Umut doğmuştu "aşk yok artık" bu devirde diyen gerçekte nadide rastlanılan bu aşk masalı kahramanlarının kavuşma sahnesini izlerken...
-Hoş geldin "Tahirin Zûhre'si" dedi Tahir
-Hoş buldum Zûhre'nin Tahir'i dedi Zühre
Ve aşkın saflığı hiç olmadığı kadar ışıldarken ikisinin gözlerinde "yıldız yıldız" kendi aşk hikayelerini yazmak ve yaşamak için herkese, her şeye inat söz verdiler birbirlerine iki âlemde ölümsüz bir aşk icin.
Nevin Aktekin Gülfırat hanımefendiden alıntıdır.
Hayırlı, huzurlu ve sağlıklı günler diler, sevgi ve saygılar sunarım.