FARABİ: Türkistan'ın FARAB şehrinde 873 tarihinde doğdu ve aynı şehirde 951 yılında vefat etti. Türkçe' den başka kırka yakın dil bildiği ve bu dillerde eserler verdiği bilinmektedir.
Eserler verdiği ilimler arasında, matematik, geometri, trigonometri, astronomi, fizik, mantık, felsefe, metafizik başta gelmektedir. Aristo ve Eflatun'un eserlerini okuyup yeni yorumlar getirdi. Ebu Bekir Serrac dan mantık ve gramer dersleri aldı. Hava titreşimlerinin dalga uzunluklarına göre azalıp çoğaldığını deneyler yaparak tespit etmiştir. Bu keşfiyle müzik aletlerinin yapımında gerekli olan kaideleri buldu ve bugün kullanılmakta olan "KANUN" ve "REBAB" adını verdiği müzik aletlerini kendi eliyle yaptı. Mevlana hazretleri Anadolu’ya gelirken Rebabı da birlikte getirdi. Bugün. Konya ' da Mevlana müzesinde bulunmaktadır. Ayrıca TIP alanında da çok sayıda buluşlar yapmış ve eserler vermiştir. Aristo' dan sonra gelen en büyük felsefeci olduğu kabul edilmektedir. Avrupalı bilim adamları onu ancak 13. yüzyıl da tanımaya başladılar ve eserlerini hayranlıkla okumaya başladılar. Montesqieu, Spinoza gibi batılı filozoflar eserlerinden faydalanarak eserler yazdılar.
Kırk dilde yüzden fazla eser veren FARABİ Türk-İslam'ın altın devri batının ise ortaçağ bataklığında cebelleştiği tarihlerde yaşamış insanlık ve ilim tarihine adını altın harflerle yazdırmış bir bilim insanımızdır. Peki, bize ne oldu da ilimden bu kadar uzaklaştık sorusunun cevabını yarın büyük Tıp âlimi İBN-İ SİNA' dan sonra sunacağım.
İBN-İ SİNA 980 yılında Buhara'ya yakın bir kent olan Afşane'de doğdu. Daha 10 yaşında iken Kur'anı ezberlemiş ve edebiyatla ilgilenmeye başlamıştır. İslam hukuku, felsefe, mantık, matematik, geometri, ve özellikle TIP ilimlerinde çalışmalar ve araştırmalar yapmış ve bu bilim dallarında çok sayıda eserler vermiştir. İki yıla yakın, kendi ifadesi ile 40 defa okuyup anlamadığı "ARİSTO" metafiziğini tesadüfen ele geçirdiği FARABİ nin yorumu ile anlar. Bu sırada hasta olan Buhara sultanının çare bulunamayan hastalığını tedavi ederek ünlenir. Bu başarısından sonra saray kütüphanesi emrine tahsis edilir.
Daha sonra Buhara'dan ayrılan İbni Sina Horasan ve Harizmi illerinde araştırma ve çalışmalar yapar ve 1012 yılinda geldiği Cürcan da ölünceye kadar yanından ayrılmayacak olan talebesi Ebu Ubeyd El Cüzcani ve Şirazi ile tanışarak dost olur.
Önce EL KANUN'un başlangıcı olan EL MECESTİ'yi yazar. Yine bu dönemde kendi halini dile getiren kasideler yazar. Kasidelerin birinde kendi durumunu şöyle özetler:"GALİBA YOK BANA DAR GELMEYECEK BİR BELDE, DEĞERİM ÇOK, ALACAK MÜŞTERİM YOK" daha sonra Hamedan'a gelerek burada emirin veziri olur. Burada hem vezirlik, hem hekimlik ve hem de filozofluk yaparak çok hareketli bir yaşam sürmeye başladı. Gündüz ve gece boş vakitlerinde TIP ilmiyle ilgili araştırma ve çalışmalar yapmaya başladı. Çekemeyenleri tarafından bir iftiraya uğrar ve görevden alınarak hapse atılır. Hapiste kaldığı 4 ay süresinde yine 4 kitap yazar. Toplam yazdığı 163 kitaptan sadece 17 tanesi tıpla ilgilidir. Bunlardan bazıları şunlardır:
EL ŞİFA
EL KANUN Fİ'T TIP
EL İŞARET VE TENBİHAT
EL NECAT
KİTAB EL NEFS
İbni Sina'nın felsefe, mantık, tıp, fizik, metafizik ve diğer dillerde yazdığı yüzlerce eser, latinceye ve diğer dillere çevrilerek 1900 yıllara kadar ders kitabı olarak okutulmuş ve kendisine TIBBIN BABASI unvanı verilmiştir. Ayrıca din ve tasavvufi aşk konusunda da çok değerli eserler vermiştir. 1037 yılında çok genç bir yaşta hayata veda etmiştir.
Değerli okurlar; Ramazan ayının başından bu yana İslamın gerçek şartlarını özet olarak sizlerle paylaştım. Kur'an da İLME verilen önemden bahsederek 850-1500 yılları arasında yaşayan ve Kur'an daki İlmi ayetleri doğru anlayıp, konu üzerinde araştırmalar ve çalışmalar yapan ilim adamlarımizdan bazılarını sizlerle paylaştım. Yarın, peki ne oldu da ilmi terk ettik sorusunun cevabını sizlerle paylaşacağım.
Hayırlı,huzurlu ve sağlıklı bir gün geçirmeniz dileklerimle sevgi ve saygılar sunarım.
Tüm dostlarıma, arkadaşlarıma ve öğrencilerime, hayırlı, huzurlu ve sağlıklı günler diler, sevgi ve saygılar sunarım.