Türkiye'de 2024 yılı ilk ayları itibarıyla 208 yükseköğretim kurumu (devlet - vakıf üniversitesi ve meslek yüksekokulu) var. Dünyada üniversite sayısı bakımından 25. sıradaymışız.
Maalesef bu sayıya sağlıklı ve uzun bir gelişim sonucunda ulaşılmamıştır. Nerdeyse son 20 yılda Türkiye’deki üniversite sayısı % 100 artmıştır.
Günümüzde Türkiye’de her ilde ve hatta çoğu ilçede üniversite var. Ülkemizde bazı üniversitelerin merkezleri illerde, bazı fakülteleri ilçelerde bulunuyor. Neredeyse her ilçede üniversitenin birer birimi olan Meslek Yüksekokulları var.
Kanaatimizce bu durum Türkiye’de bir üniversite kalite sorunu ortaya çıkarıyor. Bu kadar çok sayıda üniversite bulunması, üniversite kavramının da değerini düşürüyor.
Türkiye’de en olmadık yerlerde, biraz da mübalağayla, dağlarda, tepelerde üniversite levhalarıyla karşılaşıyoruz.
Elbette üniversite kurulmuş olan yerler genelde bundan son derece memnunlar. Ticaretleri gelişiyor ve kira gibi bazı gelirleri de artıyor.
Ama bu durum üniversite kavramının değersizleştirilmesinin de önemli nir sebebi oluyor kanaatimizce.
Bilindiği gibi üniversiteler kanunla, fakülteler ise kanunla veya Bakanlar Kurulu kararıyla kuruluyor. Bu da siyasetçilerimize fırsat veriyor.
Yani siyasetçiler seçimlerde oy almak için üniversite kavramının değersizleştirilmesi pahasına, bilimsel kriterlerden çok siyasi kriterlerle hareket ediyorlar. Bu durum ülkemizde
1982’den beri yaşanıyor. Ancak son yıllarda arttığını yazımızın başında söyledik.
Üniversiteler toplumda bilgi üreten, insanların bilgilerini artıran, toplumu ve insanları daha nitelikli hale getiren vazgeçilmez kurumlardır. Bu kurumlar iktisadi kalkınmanın, bireylerin ve toplumun hayat kalitesini yükseltirler.
Bu kurumların kalitesizleşmesi doğrudan topluma ve ülkeye yansır.
Siyasi amaçlar uğruna üniversiteleri “Yüksek Lise” durumuna düşürmek bu topluma yapılacak en büyük kötülüklerden biridir.
Lütfen dikkat…