Önceki bahsimizde, bir beldeyi yönetmeye talip namzette bulunması gereken en mühim vasfa (emînlik / güvenilir insan) değinmiş; sıradan bir “Belediye Başkanlığı”ndan, bilge bir “şehreminliği”ne giden yolu izaha başlamıştık.
Bu kısımda yine, ideal bir aday tipine yönelik hayalimizdeki kıstasları paylaşmayı sürdüreceğiz.
Bu ölçütler, her ne kadar okuyucularımızdan bazılarına ütopik gelecek olsa da; bu çağda kalitesizliğin, kofluğun türlü süslerle ve çeşitli soslarla bize dayatılmak istenmesine asla razı olunmamalı…
Dolayısı ile;
Tarihî tecrübeler de göstermektedir ki; ne vakit çıtayı yükseğe koydu isek, nitelikli ve fedakâr bir kadro meydana getirdik.
“Anadolu İrfanı” denilen o müthiş sinerji ile de sayısız zirve şahsiyetler yetiştirdik.
O yüzden, elde edilen hiçbir muvaffakiyetin tesadüf eseri olamayacağından bahisle, fikirlerinizi maddeler halinde işlemeye devam edelim;
-Adayımız evvela; büyük usta, Mimar Sinan’ı, bunun yanı sıra Kemaleddin ve Vedad (Tek) Beyler gibi inşa tarihimize damga vurmuş mimarlarımızı bilecek ve onları severek analiz edecek.
-Ardından, ülkemizin son devirde yetiştirdiği bilge mimarı, merhum Turgut Cansever’i (1921-2009) tanıyacak; onun inşa ettiği eserlerin, muhiti ile nasıl uyumlu ve bir o kadar da tabiî göründüğünü tetkik edecek. Her biri birbirinden kıymetli kitaplarında bahsettiği mimarî felsefeden, mümkünse istifade edecek.
-Şehrinin kültürel dokusuna vâkıf olacak. Tarihî eserleri ve şahsiyetleri sathî ve sloganik cümlelerle değil, hakkıyla tanıyacak. Yolu düşen ziyaretçilere de bu hususta teklemeden, kem-küm etmeden, doyurucu bilgiler içeren açıklamalarda bulunabilecek.
-Edebî Türkçe bilecek ve aziz lisanımızı yanlışsız yazıp, konuşacak.
-Klâsik edebiyatımızın en büyük şairlerinden Fuzulî’nin divânını okuyabilecek, mânâsını anlayacak ve metin şerhi yapabilecek derecede edebiyat kültürüne sahip olacak. (Bu maddeyi merhum Şevket Eygi Ağabey sıkça tekrar ederdi, o yüzden iktibas etmek istedik.)
-Beldesinde kışın lapa lapa kar yağarken, Cenap Şahabettin’in “Elhan-ı Şitâ” (Kış Nağmeleri) şiirini en azından sosyal medya hesabından paylaşabilecek;
“Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Eşini gâib eyleyen bir kuş gibi kar,
Geçen eyyâm-ı nevbahârı arar...”
(Bu madde bazı eklemeler ile, yine, merhumdan alıntıdır.)
-Türk’ün hakikî musıkîsine biraz olsun aşina olacak. Buhûrîzâde Mustafa (Itrî), Dede Efendi ve Tanburî Cemil Bey gibi üstadların eserlerinin en azından birkaçını dinlemiş olacak.
-Bilhassa büyükşehir belediye başkanları, Türkiye’nin en kaliteli, en okunabilir, en sevilen, en aranan sanat, kültür, edebiyat dergilerini yayınlayacak ve bunlar kapış kapış satılacak.
Bunların muhtevasına bir tek boş yazı dahi konmayacak, hele siyasetten ise hiç bahsedilmeyecek. (Bir zamanlar ülke çapında yayın kalitesini haiz bir “İmâret” mecmuamız vardı, ihya edilmesi temennisi ile)
-El yazısı düzgün olacak ve kargacık burgacık yazmaktan kaçınacak.
-Kıyafeti rüküşe kaçan bir tarzda olmayacak. Güzel giyinecek (İsraflı değil).
-Ecdadını mutlaka sevecek, mâzî düşmanlığı yapmayacak. Onların insanlığa kattığı değerlerle iftihar edecek.
-Tarihî kabristanlardaki bir tek eski taşı bile tahrip ettirmeyecek.
-Gelenekli ve millî sanatlarımızdan haberdar olacak. Ayrıca, söz konusu sahalarda gayret eden sanatkârları tespit ettirip, teşviklerde bulunacak.
-Evinde kaliteli ve hacimli eserler bulunan bir kitaplığı ve “bizim” sanatlarımızdan tertip edilmiş bir köşesi olacak;
Bu kısım da imkânlar dâhilinde, klâsik Türk evi usulünde sedirler, el yazması hat levhaları ve kaliteli çiniler gibi, bizi “biz” yapan değerler ile dekore edilecek…
***
Her biri başlı başına bir makale konusu olabilecek maddelerimizi, sizleri daha fazla sıkmamak adına burada sonlandıralım.
Cenab-ı Hak Karamanımız da dâhil, yapılacak bütün seçimleri ülkemize hayırlı eylesin.