Kasabalarımızı, şehirlerimizi meydana getiren ve Mahallenin seçkin insanları olan MUHTARI VE İHTİYAR HEYETİ idareci olmalarının yanında DANIŞMAN, KORUYUCU, SOSYAL ADALET DAĞITICISI aynı zamanda mahallenin GURURU, ŞEREFİ VE YÖNETİCİLERİYDİLER. Ta Orta Asya'dan kopup gelen veraseti AKSAKALLARI temsil ediyordu.
Mahallenin hudutları ailelerin müşterek ölçülerine göre tespit edilirdi. Bir mahalleye taşınmak ve yerleşmek için, şahsi ve ailevi sosyal durumlarının birbirlerine uygun olması gerekirdi.
Sekiz ciltlik bir Osmanlı Tarihi yazan ünlü Fransız yazar ve şair ALFONS DE LAMARTİN mahalleyi “AYNI DÜŞÜNCEYE VE ÖLÇÜLERE SAHİP İNSANLARIN BU DUYGULAR İÇERİSİNDE BİRBİRLERİNİ SEVDİKLERİ VE SAYDIKLARI” yaşantı yeri olarak tanımlamaktadır.
Yine Milli Ordunun kurulmasında büyük emeği olan Helmuth Von Moltke hatıralarında Mahalle için şu tabiri kullanıyor: “HAKİKİ TÜRK DEVLETİ” ve ardından şu örnekleri verir:
"Mahallede oturanların tüm meseleleri önce İHTİYAR HEYETİ tarafından görüşülür, karara bağlanır, bu kararlar muhtar tarafından uygulamaya konulurdu.
Mahallede evlenecek olan kızların ve erkeklerin denklikleri araştırılır, evlenecek olan kızların eksik çeyizleri varsa mahalleli tarafından tamamlanır, iş yeri açacak olan gençlerin ihtiyacı olan sermaye mahalleli tarafından toplanır, taşınma işlerinde yardımlaşılır, haftanın belirli günlerinde kapı önlerinin ve sokakların temizlenmesi birlikte yapılırdı. Evin erkekleri sabah iş yerlerine gidince kadınlar sabah kahvesi için toplanırlar ve kahve içer sohbet ederlerdi. Kışlık erzak hazırlama işlerinde birbirlerine yardımcı olurlardı.
“Osmanlı Türkiye'sinde Günlük Hayat" isimli güzel eserin kadın yazarı Rafeala Levis MAHALLE için “Her Osmanlı beldesinin aslına sadık olarak küçültülmüş devleti ve esas varlığı” tabirini kullanıyor" ve devam ediyor” Karıncaların nizam dışı en küçük hareketini hoş görmeyen fakat adalet ve eşitliği esas prensip alan hayatı, diyebilirim ki Osmanlı TÜRK MAHALLESİN den ilham almıştır. Türkler, bu tabiat harikasını şuur üstü sezişle MAHALLELERİNDE tatbik etmişlerdir.”
Değerli dostlarım! Bu okuduklarınız sizlere masal gibi gelebilir. Ancak bunların hepsi gerçek olup İstanbul'da yaşamış yabancıların gördükleri tespitlerdir.
Değerli dostlarım; kaybettiğimiz, daha doğrusu bir hiç uğruna feda ettiğimiz MAHALLEMİZ Dini- Manevi- ve sosyal vazifelerin yerine getirilmesini sağlayan, kontrolünü yapan küçük bir DEVLET idi. Bugün tıpkı içi boşaltılmış sadece tabelası bulunan bir mahalle anlayışıyla, bu küçük devleti, içimizdeki gaflet, dalalet ve hatta hıyanet yolunun kurbanları yapıp kendi ellerimizle yıkıp bu yıkılışı milletçe hep beraber seyrettik.
Tüm dostlarıma; Hayırlı, huzurlu ve sağlıklı günler diler sevgi ve saygılar sunarım.