Sevgili Peygamberimiz, en güzel örneğimizdir.
Mekke’de on üç yıl, insanlığın hayvanlardan daha vahşi olduğu bir ortamda, onlara insan olduklarını hatırlatıyor ve cehennemi hayattan cehenneme giden yolun üzerinde onları İslam’a davet ediyor.
Bugünlerle o günler arasında nasıl günlerin saat ve saniyeleri aynı ise, insanlar da vahşette ve ünsiyette aynıdırlar.
Onlar ellerinde kılıç, deve ve at üzerinde vahşi idiler.
Bunlar, ellerinde füze, savaş uçağında vahşetin bin bir çeşidini sergiliyorlar.
Bu gün akşam medeniyet adına kaç tane bilmedikleri tanımadıkları çocuklar dâhil binlerce insanı öldüren seçilmiş vahşilerin TV’lerde kasım kasım kasılarak anlattıklarını görürsünüz.
Madde bağımlısının, madde alabilmek için annesinin kolundaki bileziği almak için kolunu kestiği, babasını öldürdüğü gibi, Mekke parlamentosunun en güçlü üyeleri de başta amcası Ebu Leheb olmak üzere düşmanca saldırdılar ve Mekke’den Medine’ye hicrete karar verir ve gider.
On üç yıl, aralıksız ve gece gündüz nazil olan ayetleri tebliğ/ulaştırma, tenvir/aydınlatma, tebyin/açıklama ve örnek olmaya çalışır.
Medine’ye varınca, “Uzun yoldan geldik şöyle bir dinlenelim” demedi ve ilk konuşmasını devesinin üzerinde, kendisini karşılamaya gelenlere yapar ve Beni Kaynuka Yahudilerinin Hahamı Husan’ın Müslüman olmasına ve Abdullah bin Selam adını almasına sebep olur.
İslam dininde dinlenme, yaptığın işi bitirdikten sonra bir başka işe girişmek olduğunu, İnşirah süresinin son ayetinde haber verir Rabbimiz.
“Kabirde çok dinleneceğiz” demek de pek garanti değil.
Cennetlik ameller işlemiş, Rabbimiz tarafından kabul edilmiş ve kabrimizi cennet bahçelerinden bir bahçe haline getirmişsek evet; kabir dinlenme yeridir ki, dünyada o kabir kadar güzel bir yer yoktur.
Ancaaak, cehenneme layık işler yapmışsak, kabrimiz de cehennem çukurlarından bir çukur olur ki, dünyanın en korkunç zindanları, işkence haneleri o kabrin yanında, cennet gibi gelir.
Sevgili Peygamberimiz hemen Medine halkına ve çevredeki Beni Kaynuka, Beni Nadr ve Beni Kureyza Yahudileriyle ile temasa geçer.
Medine Yahudileri Mekke müşrikleri gibi değiller; yüzüne gülüyor, arkandan hançerlemenin yollarını arıyorlar.
İki düşman arasındaki fark, Mekkeli müşrikler mert, alenen düşmanlığını bildiriyor ve gösteriyor.
Bunu yaparken Mekkeli Müşriklerle de saldırı planları yapıyorlar.
Sevgili peygamberimizle Yahudi kabileleriyle saldırmazlık anlaşmasını imzalamış ve bunun üzerine Mekkeliler (S.A.V.) Efendimizin gücünün arttığını görünce tehlikeyi sezmişler:
“Yarın ileride oradakilerle beraber gelip yine kendi yerine yurduna sahip çıkmaya çalışacak. Öyleyse daha bu devleti doğmadan boğalım” diye bin kişilik bir deve kervanı düzenleyerek Şam’a gönderiliyor.
Buradan gelecek olan gelir İslâm’a karşı harp için kullanılacaktır.
Bin deve, her biri 200 kilodan bin deve 200 ton yük taşıyorlar ki, 4 veya 5 bin dirhemlik bir kâr edileceği söyleniyor.
Bu kadar sermaye İslâm’a karşı kullanılacak.
Günümüz putperestleri de aynı değil mi?
“Müslümanlara karşı kullanılmak üzere şu kadar dolar, şu kadar silah gönderildi” haberlerini dinlemiyor muyuz?
Müslümanların haber alma teşkilatı, durumu öğreniyor.
Bizim Sevgili Peygamberimizin mucizelerini anlatan kitaplarımız vardır, mucizeler haktır, gerçekleşmiştir, en büyük mucizesi de Kur’an-ı Kerim’dir ama o tüm olayları bizim yapabileceğimiz kuralları uygulayarak yapıyor. Eğer tüm olaylar mucize kabilinden gelmiş olsaydı, biz şöyle diyebilirdik: “Bedir harbini kazanmış ama doğu tepesine oturmuş okumuş şöyle üfleyivermiş, kâfirlerin de armut düşer gibi kelleleri yere düşüvermiş. Şimdi biz bunu yapamadığımıza göre, bizim kâfirlere karşı yapabileceğimiz bir şey yok” derdik.
Efendimize bu hak da verilmiş. Cebrail (A.S.) geliyor: “Dile benden ne dilersen; altını üstüne getireyim” diyor.
Ama Efendimiz (S.A.V.) onu istemiyor. Fiilen, Bedir, Uhud, Mekke fethine katılıyor ve harbi bizzat kendisi yönlendiriyor ve uygulanan metotlar bizim de uygulayabileceğimiz türden.
Öyle olunca Efendimiz (S.A.V.) bize öğrettiği farz, vacip ve sünnetler, sakınmamız gereken bütün haramlar, tebliğ için cihat dâhil yapmamız gerekenlerin hepsini o yapmış bize örnek olmuş ve bunların hepsi bizim de yapabileceğimiz ibadetlerimizdir.
Allah yardımcımız olsun.