“Teknoloji bakımından en gelişmiş ülke hangisidir?” diye hafızamızı yoklasak, çoğunluğumuzun aklına ABD gelir.
ABD’nin teknik gücünü bizim korkularımız, on kata, yüz kata, bin kata çıkarıyordu.
Ama ABD’nin karakolu gibi görev yapan işgalci İsrail çetesinin, patronuna güvenerek yaptıklarını gördükten sonra karakolun da, karakola silah verenin de bizim korktuğumuz kadar olmadığını gördük.
“Demir Kubbe”nin kalbura döndüğünü gördük.
1921’de yazılan “İstiklâl Marşı”nda, marşı yazan Mehmet Akif Ersoy merhumun hayali, çağımızın yaptığı “Demir Kubbe”nin çok çok ilerisindedir:
“Garb'ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
“Medeniyyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?”
Şiiri tekrar okuyunuz; semirmek için sömüren bir devlet, bu sömürdükleri devletlerin bir gün kendi üzerine geleceğini düşünerek bütün sınırlarını, diğer ülkelere “Vizeler kapanmıştır” dese, deniz limanlarını, havaalanlarını, kara sınırlarını, mayınla asker ve polisle çevirseler yine de kendilerini koruyamazlar olduklarını anladılar.
Akif merhumun hayalindeki, bunların yaptıklarının çok ilerisinde.
Bütün ufuklarını, yani karayla gökyüzünün birleşir gibi göründüğü yerleri ve onların devamı olan gökyüzünü çelikten zırhla çevirseler yine başaramazlar diyor.
Ülkeyi çadır gibi düşünün, topraktan çadırın orta direğinin üstüne kadar ülkenin her tarafı çelikten zırhla çevirseler, yine de bizim göğsümüzde taşıdığımız, gönül ufuklarımızı aydınlatan ve dünya ufuklarını aydınlatacak olan imanımızı söndüremezler demiş.
Dediği de çıkmış.
Garbın/Batının sömürü danışmanları da anladılar ki; İslam, silahla söndürülemez.
İmanlı bir Müslüman var oldukça, en son ocak sönmedikçe bu din kıyamete kadar devam edecektir.
Çünkü Allah celle eclalühün bu dinini bir tek kişi, Hazreti Muhammed aleyhissalatü vesselamın elçiliğiyle başladı ve bu günlere geldi.
Ben, bunu dilimle söylüyorum ama Filistinli Müslümanlar halleriyle söyledikleri gibi, dilleriyle, “Allah’tan başka kimseden yardım istemiyoruz” dediler.
Akif:
“Korkma!
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz;
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz!
Düşer mi tek taşı, sandın, harîm-i nâmûsun?
Meğerki harbe giren son nefer şehîd olsun.
Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa;
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa;
Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar,
Taşıp da kaplasa âfâkı bir kızıl sarsar;
Değil mi cebhemizin sînesinde îman bir;
Sevinme bir, acı bir, gâye aynı, vicdan bir;”
Biz, bu birliği, televizyonlardan gördük;
Filistin’de aç ve biilaç insanlar, yemek dağıtılan kazanlardan alabilmek için toplandıklarındaki davranışları, İstanbul’da bir mağazanın indiriminden bir şeyler kapabilmek için verdiği kalabalıklar savaşına katılanlara ders olacak şekilde davranıyorlar.
Batılı en medeni diye bize yutturulan “tek dişi kalmış canavarlar”ın, geceleri elektrik kesintisi olduğunda mağazaları talan eden kalabalıklara benzemediklerini dünyaya gösterdiler.
Esir takasında, İsrailli esirlerin, kendilerini esir edenlere sarıldıklarını, kendilerine teşekkür ettiklerini ve el sallayarak ayrıldıklarını gördü bu dünya ve televizyon önünde başlarını eğerek utançlarını eşlerine bile göstermemeye çalıştılar.
Sizinle iftihar ediyoruz.
Kara yüzümüzü, ak yüzümüzün ışığıyla ak ettiğiniz için teşekkür ediyoruz.
Göğsümüzü kabarttığınız için takdir ediyoruz.
Korkularımızı biraz giderdiğiniz için tebrik ediyoruz.
“Örnek bir Müslüman göster” diyenlere, bizi cevapsız bırakmadığınız için saygı ve sevgilerimizi sunuyor, bizim için de dua etmenizi istiyoruz.
Yorumlar
Kalan Karakter: