Yeni doğan yedi günlük yavruyu anne kucağında vurup öldüren, yedi yaşındaki çocuğu okulunda füzeleriyle bombalayan, yetmiş yaşındaki dedeyi camisinde kubbesini başına yıkan, ana kucağı, ilim ocağı, ibadet yeri tanımayan İsrail’e göre Filistinlilerin tek suçu Müslüman olmak.
Gençliğinin baharında bir Müslüman genç, kendisi gibi bir taze fidanla dünya evine girerken, Coni’lerin canileri tarafından bembeyaz gelinlikleri kendi kanlarıyla kızıla boyanır ve o iki gencin murada ermesi engellenir.
Seksenlik bir ilim adamı Şeyh Yasin’in evinden çıkan nur, kara kalpli kâfirlerin gözlerini kamaştırdığından, nur yuvası darmadağın edilir.
Ve bizler televizyon ekranlarının karşısında gözyaşı dökmekten başka bir şey yapamayız.
Allah, bizlere acısın. Ölenlerimize rahmet etsin ve din yolunda şehit olanların şefaatine nail etsin.
Asıl acınacak halde olanlar bizleriz.
Filistin’de bir baba, bir ana ve ikisinin arasında bir çocuk yolda giderken Müslüman olmaktan başka suçları olmadığı için öldürüldüklerinde, onlar üçü birden cennete doğru kuşlar gibi uçarken, biz eşimiz ve çocuğumuzun elinden tutup cehennemin yollarını öğretiyoruz.
Şeyh Yasin, Allah’ın kitabını öğrencilerine öğretirken, Coni’lerin canileri tarafından evi bombalanırken, biz buralarda vaaz, konferans ve demeçlerle canilere karşı hoşgörülü olmanın derslerini vererek gönlümüzü rahatlatıyoruz.
Onlar, Filistin’de İsmail Heniyye, Yahya Sinvar, Muhammed Dayf ve asıl isimsiz kahramanlar, İslâm’ın ilk kıblesini korurken biz buralarda üçüncü bir kıbleye insanları döndürmek ve karşılığında dolar almakla meşgulüz.
Onlar ten ve canlarını Allah’ın dinine saldıranlara karşı kalkan yaparlarken, biz buralarda Müslüman katili Siyonist canileri korumak için vücudumuzu kalkan yapıp yardım göndermeye devam ediyoruz.
Onlar, “Biz büyük şeytanın gölgesinde dahi ibadet yapmayız. Önce Euzü çeker, şeytanı kovar, sonra ibadetimize başlarız” derlerken biz, hem Rahman’ın rızasını hem de şeytanın dolarını kazanmak için onun gölgesinde secdeye kapanıyoruz. Sonra da Allah’ın cennetini umuyoruz.
Rabbim buyurur:
“Yoksa sizden önce geçenlerin durumu sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara yoksulluk ve sıkıntı gelip çattı ve sarsıldılar. Hatta, rasül ve beraberindeki mü'minler: "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyorlardı. Gözünüzü açın; şüphesiz Allah'ın yardımı yakındır.” (Bakara süresi ayet 2/214)
Bu ayeti açıklar mahiyette Efendimiz buyurur:
Ebu Abdullah Habbab b. Eret (Allah ondan razı olsun) diyor ki: "Peygamberimiz bir gün cübbesini yastık yapıp başının altına koymuş olarak Kâbe'nin gölgesinde uzanmışken, bizler durumumuzdan şikâyet ederek kendisine ‘Bizim için zafer dilesene, bizim için dua etsene' dedik. O da bize dönerek, ‘Sizden önceki ümmetlerden adamın biri yakalanır, yerde kazılan kuyuya konur; daha sonra bir testere getirilerek başına yerleştirilir ve başı biçilerek ikiye ayrılır; etlerinin, kemiklerinin derinliklerine işleyecek şekilde vücudu demir taraklarla taranır; fakat bütün bu eziyetler adamı dininden vazgeçirmeye yetmezdi.
Vallahi, yüce Allah bu hareketi (İslâm'ı) öylesine hedefine ulaştıracaktır ki, Sana’dan yola çıkan bir atlı, Allah'tan ve sürüsüne kurt saldırmasından başka hiçbir şeyden korkmaksızın Hadramut'a ulaşabilecektir. Fakat sizler acele ediyorsunuz’ dedi." (Buhari, Ebu Davud, Nesai)
Şimdi siz söyleyin; acınacak halde olan kimdir?
Ey Şeyh Yasin, ey elinde Elif-ba’sıyla vurulan çocuk, ey taze fidanken daha çiçeğe dönüşmeden gerdek gecesi vurulan gençler siz, bizim halimize ağlayın da gözyaşlarınız bizim gibi çıkarcıların günahlarımızı da yıkasın.
Yorumlar
Kalan Karakter: