Sevgili dostlar,
Akıl Tutulmasının ne olduğunu anlatalım ki Müslüman âleminde akıl tutulmasının nasıl ve niçin oluştuğunu; topluma, bireye, din ve imanımıza neye ve nelere mal olduğunu daha iyi anlayabilelim.
Akıl tutulması kavramı Horth Heiymer'in -Felix Weil Frankfurt sosyoloji okulunun kurucularından kaynaklanan kavramdır.
Akıl tutulması aklın donup kalması değildir. AKIL TUTULMASI AKIL DIŞI OLANIN EGEMENLİĞİNE GİRMEK DEMEKTİR. Yani biz, bir olay karşısında şaşırdık kaldık değil, düşünemiyoruz demek de değil tam tersi düşünebiliyorsunuz; ama akıl dışı olanın emrine girmiş oluyorsunuz. Yani akıl dışı olanı savunmaya başlıyorsunuz. Akıl tutulması gerçekleştiğinde egemenliğine girilen düşüncenin ve fikri bundan sonra hep o yanlış düşünceyi ve fikri savunuyorsunuz. Akıl tutulması; birilerinin ürettiği akıl dışı düşünce, bilgi, konulara ve inançlara kendisini teslim etmek bu akıl dışılıklara göre yaşamak demektir.
Müslümanlar olarak akıl tutulmasına neden olan en büyük yanlışlarımızdan birisi; İNSAN SÖZÜNE İNANMAYI ALLAH'IN SÖZÜNE İMAN ETTİĞİMİZİ ZANNETMEMİZDİR (mezhep imamları, müfessirler, muhaddisler vd. dâhil) . Birisinin peşine, bir görüşün ardına takılıp onun fikirlerine ve görüşlerine yapışıp gerçek dini yaşadığımızı zannedip Kur’an’ı merkeze almaksızın aklımızı hiç kullanmayışımız akıl tutulması nedenidir. Başkalarının akıl dışı düşüncelerine, fikirlerine yapışıp kalmak fikri ve zihinsel kısırlık ve düşünce bozukluğu oluşturacağından akıl tutulması süreklilik kazanmaktadır.
KUR’AN’DA Kİ BAZI AYETLERİN BİR KİŞİ VEYA ZÜMRE TARAFINDAN DEĞİŞTİRİLDİĞİ VE KAVRAMLARA OLMASI GEREKENİN DIŞINDA ANLAMLAR YÜKLENİLDİĞİ ZAMAN; DEĞİŞTİREN ZÜMRENİN ANLAYIŞ BİÇİMİ; KUR’AN’A YANSIMASIDIR. BU YANSIMADAN SONRA ARTIK HERKES O ZÜMRENİN BAKIŞ AÇISIYLA KUR’AN’A BAKMA VE ANLAMA MECBURİYETİNDE KALIYOR. BU DURUM MÜSLÜMAN TOPLUMLARI AKIL TUTULMASINA İTEN ÇOK ÖNEMLİ BAŞKA BİR NEDENDİR.
İnsanlara bir şeyi kutsallaştırıp sunduğunuz zaman akıl edip düşünemeyen insanın aklı ve zekâsı iyice zayıflar. Günümüzde tarikatların ve din bezirgânlarının yaptıkları kendilerini kutsallaştırarak bağlılarına kutsallıklarını sunarak onları kendilerine kul köle zebun ederler. Şirk; puta tapmak değildir. İnananların veya tevhide inandığını zanneden, kendilerini Müslüman diye adlandırıp; mekânları, eşyayı ve bazı insanları kutsayıp, onlar aracılığıyla kurtulacağına inanmasıdır.
Sevgili dostlar,
Akıl tutulmasına maruz kalan bir birey veya toplum akıl dışı olanın egemenliğine girdiğinden edilgen düşünür ve edilgen bakış açısı altına girdiği için sebep-sonuç ilişkisini doğru olarak kuramaz. Genelde SEBEP-SONUÇ ilişkisini kuramayan toplumlar ilkel toplumlardır.
“İlkel toplumlar” Sebep-Sonuç ilişkisini kuramayan toplumlardır. Bir toplum günümüzde dahi hangi konuda olursa olsun Sebep-Sonuç ilişkisini yanlış kuruyorsa ve anlatıldığı halde bu yanlışa inanıyor ve bu yanlışta ısrar ediyorsa bu kişi ve toplum ilkeldir. Her ne kadar yaşam konforları yüksek olsa da.
Sebep-Sonuç ilişkisini yanlış kurma insani ve toplumu beynin zihinsel fonksiyonları çalıştırma/aklı işletme, aklı ve bilgiyi/bilimi kullanma yönünden ilkelleştirir. Sebep-Sonuç ilişkisini yanlış kurmak ve doğruya direnmek en büyük günahtır. Şirk koşmanın nedeni de bundan kaynaklanır!
En tehlikeli genelleme türlerinden biri sıkça tekrarlanan bir görüşün gerçek doğru olduğunu varsaymak bunu iman derecesinde inanmaktır. Günümüz Müslümanlarının sıkça tekrarlanan yanlışların doğru olduğuna farkında olmadan inanmalardır. Bu durumda akıl tutulmasının bir başka göstergesidir.
Akıl Tutulması hastalığına tutulmuş Müslüman bir topluma İslam'ın ve Kur’an’ı anlatmak zorunda kalıyorsunuz. Ama sorgulayarak düşünüp inanmadığı için bu kronik hastalıktan bir türlü kurtulamıyor. Bu hastalığa duçar olan bireyler ve toplumlar farkında olmadan yaşayan sarhoşun hali gibidir. İçmesine gerek yoktur.
Hoşça, dostça, sevgiyle kalın! Tekrar buluşmak dileğiyle inşallah!