Belki gittikleri onuncu hastaneydi. Artık sinirlenmişti adam. Her zamanki gibi eşine söylenmeye başlamış, o kırıcı sözlerini sokak ortasında söylemekten bile vazgeçmemişti. Zavallı kadın ise sindirmeye çalıştığı bu kırıcı sözleri, başka çaresi olmadığı için yine yutkunmuştu. Adam yol üzerindeki bir hastaneye de uğradıktan sonra artık uğraşamayacağını söylemişti bağırarak...
O önde dilsiz eşi arkada girdiler on birinci hastane kapısından. Sekreter, onları yaşça oldukça büyük ve tecrübeli bir hekim olan Hulusi beyin odasına yönlendirmişti. Adam kapıyı çaldı ve içeri girdiler. Kadın hiç bir tepki vermeden eşinin gösterdiği sandalyeye oturdu. Doktor problemin ne olduğunu sorunca adam hastane hastane dolaşmanın yılgınlığıyla başladı konuşmaya... "Bizim hanım üşüyor doktor bey. Dilsizdir pekte anlayamadım ama. Anladığım kadarıyla üşüyor işte. Bir muayene edin. Neymiş derdi söyleyin-"
Bu sözleri duyan yaşlı doktor hasta bayanı muayene etmiş fakat hiçbir hastalık belirtisi görememişti. Sonra kadının dilsiz olduğunu anlayınca, bildiği işaret diliyle konuşmaya başladı. Beş dakika kadar işaret diliyle bayanın derdini anlamaya çalıştıktan sonra ayağa kalktı ve -"Eşinizin hastalığı ilaçla, doktorla geçecek cinsten değil beyefendi. Onun gönlünü üşütmüşsünüz. Şimdi lütfen söyleyin, siz eşinize çok kırıcı sözler söylüyorsunuz değil mi? Sürekli kavga ediyorsunuz onunla değil mi?" diye sordu. Adam o an gözleri buğulanan eşiyle göz göze geldi ve yaptığından utanmışçasına kekeleyerek doktora cevap verdi. -" Eee... Evet, doktor bey... -"
Bunu duyan doktor hüzünle baktı ağlamaklı bayana ve sonra adama sinirle bakarak şöyle dedi.-" Evet efendi eşiniz hasta ve üşüyor. Ama soğuktan değil, onu küçük görmenizden, kırmanızdan ve kırıcı sözlerinizden. İlacını sormayın bana. Çünkü bu hastalığın ilacı yok. Soğuk söz duymuş gönül, kırk yaz görse ısınamaz ve hep üşür...-"...
Hayırlı, huzurlu, sağlıklı günler ve akşamlar diler, sevgi ve saygılar sunarım.