YÖNTEM AYNI
Osman Nuri Koçak
Benim gençlik yıllarım Türkiye’ nin en fırtınalı ve bir daha yaşanmaması gereken yıllarıydı.
O zamanlar karşıt gruplar arası diyalog neredeyse sıfır noktasındaydı. Savunulan fikirlerin yüzde doksanı aynı olsa da, bunlar karşı tarafça bilinmezdi.
Bir uğursuz el,”Bütün sorunların kaynağı şu karşıdakilerdir. Onlar itlaf edilirse sorun bitecektir.” Diye gece gündüz beyinleri yıkayarak kardeşi kardeşe düşman etmeye uğraşıyordu.
Başarılı oldular.
On yıllara etki eden kalıcı düşmanlıklar ihdas ettiler.
İnsanları cellatlarına sevdalı hale getirdiler.
Çok güçlü hileli yönlendirme metodları ile anayı babaya düşman etmenin yollarını öğrendiler ve sürekli uygulamaktan da çekinmediler.
Meselâ;
Karaman’ da toplumu solcuların üzerine saldırtmanın en pratik yolu, özellikle Cuma Namazı çıkışlarında “ Komünistler kaleye orak çekiçli bayrak asmışlar” diye bir yaygara koparılırdı. Allahını seven Kaleye hücum eder veya sokaklarda solcu avına çıkardı.
Günlerce kalenin burcundan –olmayan- kızıl bayrağın nasıl alaşağı edildiği anlatılır ve masum halk da kuzu kuzu inanırdı.
İnanmakla kalmaz bilinç altından solculara kin ve nefret beslemeye başlardı.
Çünkü komünistler gelecek ve –olmayan- mallarına el koyacaklardı.
Ne feci...
Bu gün de yöntem aynı.
“Eylemciler camide içki içtiler.”- İmam da müezzin de kameralar da “hayır” dese de...-
“Çadırlarında çok sayıda prezervatif bulundu.”
“Başörtülü kadının üzerine idrarlarını yaptılar.”
Va daha neler...
Ne yapılmak isteniyor?
Amaç toplumu eylemcilere karşı kin ve nefret uyandırarak saldırtmaksa bunun kazananı olmaz. Kaybedeni ise ülkemiz va asıl olarak da insanlık olur.
Müslümanlık ve iftira bir arada olmaz.
Bu nasıl müslümanlık, bu nasıl insanlık?