Parti ağalarından sıkça duyduğumuz sözler vardır.
“Sen benim partimin iç işlerine ne karışıyorsun?”
“Bu işler aile içi meselelerdir, sizi ne ilgilendirir?”
“Kimi istersek aday yaparız, kimi istersek dışarı atarız size ne?”
Yani, ağa maraba ilişkisi.
Yani, sahip köle ilişkisi.
Yani, birisinin diğerini beslemesine vesile olan çıkar ilişkileri. Ben seni makam sahibi yapayım, sen de benim sür git iktidarımı sağla.
Peki, hak, hukuk, adalet, liyakat…
Geç oraları.
Ben sana, sen bana.
Sonuçta, geniş ve özgür bir siyasi katılımın kalmadığı, çıkarcıların dar alanda paslaşmaları…
Böyle olunca ne oluyor?
Ortalık, çıkar ilişkilerini iyi düzenleyen, sesleri çok çıkan dubaracı ve numaracıların kurduğu düzene kalıyor.
Bu arenada her şey mübah.
Dini kullan, bayrağı kullan, makamı kullan, basını kullan, parayı kullan.
Kimsenin soru soracak hali yok zaten.
Çözüm.
Bir siyasi teşekkül insanların tamamına ait olmalıdır.
Elbette siyasi görüşler ve ideolojilerden bahsetmiyorum.
Temel ahlâki ve hukuki değerlerden söz ediyorum.
Kamuya deklare edilen, kendi programında veya bildirgelerinde yazılan siyasi rotasına aykırı işler yapan uygulamalardan söz ediyorum.
Ülkeyi emanet edeceğimiz kişilerin emir kulu mu yoksa ehil kişi mi olmaları gerektiğinden söz ediyorum.
Hukuksuzluğun, ahlâksızlığın ve tutarsızlığın görüldüğü yapılara her vatandaşın diyeceği şeyler olmalıdır ve bu sesler, “bunlar bizim iç işlerimiz” diyerek susturulamaz, susturulmamalıdır.
Kamuyu aldatmak üzere ilan edilen bildirgelere her vatandaşın diyeceği olmalıdır.
Yani bir siyasi parti ve onun aracılığı ile kaderimiz üzerinde hüküm oluşturacak kişiler, salt onun üyelerine ait olamaz.
Parti kamu malıdır. Onun içinde entrikalar dönüyorsa orada bir hastalık var demektir. Bu partinin iktidar olması halinde bu hastalıklı yapı devlete taşınır.
Bunu önlemek için yapılan her tartışma meşrudur ve dahi gereklidir. “Bunlar aile meseleleridir” diyerek o alanı karartmak demokrasiye aykırıdır ve esasında hukuken ve vicdanen suçtur.
Hadi oradan. Devlet de benim, parti de benim deniliyorsa, o zaman vay halimize.
Unutulmamalıdır ki, kir çabuk yayılır ve zor temizlenir.
Bazı kirler temizlendi sanılsa da zeminin karakterini değiştirdiği için kalıcı sararmalar önlenemez.
Bizden söylemesi…