KEŞKE SAMİMİ OLSALAR Osman Nuri Koçak Mısır demokrasisi bir doğu klasiğine kurban gitti. “Bu olmadı, biraz balans ayarı yapacağız ve daha sonra yeniden deneyeceğiz.” Size de tanıdık geliyor mu? Bana geliyor. İçinde benim de olduğum milyonlarca insanı işinden, aşından, yareninden kardeşinden, ailesinden, değerlerinden ve canından ayıran bir üniformalı rejimler silsilesini nasıl unutabiliriz ki? Hakkımda altı maddeden oluşan ve ortalama cezası iki ömre tekabül eden bir dava açıldı, hepsinden beraat ettim. Nasıl bir garabet düşünebiliyor musunuz? Bizler; Totaliter rejimleri hep reddettik. “Demokrasi” dedik, “Ulusal Egemenlik” dedik. “Düşünce ve inanç özgürlüğü” dedik. “Üretmek kutsaldır, üretenler yönetime” dedik. “Ne ezilen ne ezen, hakça bir düzen” dedik. “Kahrolsun sömürgecilik” dedik. “Emperyalizme hayır” dedik. “Tam Bağımsız Türkiye” dedik. Der misin sen bunları? İşkenceler, hapisler, idamlar, gözaltında ölümler, kaybolmalar... O gün bunlara sessiz kalanlar, idamlara el kaldıranlar “Ne ulusal egemenliği, bu ülke darül harp ülkesidir” diyenler, bu gün Mısır Darbesinden en fazla şikâyetçi olanlar... “Hakkınız yok” demek geliyor içimden ama bir yandan da seviniyorum. Demek ki herkesin bir öğrenme biçimi ve zamanı var. İnsanın değerini, emeğin değerini, demokrasinin değerini bu gün öğrenmek nasip olmuşsa onlara bana sevinmek düşer. Diyorum... Diyorum da içimde bir yerlerde biriken isyanımı engelleyemiyorum. Son iki aydır ülkemde olanlara bakıyorum da bu öğrenme ameliyesinin samimiyeti konusunda kendime verecek bir cevap bulamıyorum. Mısır halkı fazla üzülmesin. Gidenler daha güçlü olarak geleceklerdir. Tecrübeyle sabittir de...