CUMHURİYETİMİZ Osman Nuri KOÇAK Cumhuriyet Bayramı gene geldi gitti. Birilerini çok huzursuz etse de her yıl 29 Ekim günü takvimlerden çıkarılmadığı sürece de yeniden gelmeye devam edecek. (Sahi, 29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıs tarihlerinin olmadığı bir takvim yaratamaz mıyız?) Televizyonlarda düzmece tarihçiler Cumhuriyete ve onu getirenlere karşı bazen hiddetli ve aleni inkâra dayanan, bazen de türlü tatlara bezendirilmiş ve zehri saklanmış şekillerdeki siyasal konuşmalarını yapmaya biraz daha hız verdiler ve de verecekler. “Kemalist Diktatörlük” dedikleri dönemi toplumun gözünde değersizleştirecekler. Bu kadar iğfale can mı dayanır? Halil İnalcık’ lar, Sebahattin Selek’ ler, İlber Ortaylı’ lar, Ve dahi yüzlerce tarihçimiz yıllar boyu bu millete yalan kusmuşlar ve bu muhterem zevat söz konusu yalanları düzeltebilmek için mukaddes bir savaşın içine girmişler gibi… Efendim bizim yakın tarihimiz Atatürk ve Nutuk eksenliymiş ve bu nedenle de amuda kalkmış bir vaziyetteymiş, onu Karabekir eksenli hale getirmek gerekiyormuş. O zaman ayakları yere basacakmış. Sanki Karabekir ve diğer Kurtuluş Savaşı kahramanları Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarıymış gibi. Bu söylemler öncelikle bu muhterem insanların tümüne hakaret içermektedir. Elbette bu insanlar arasında siyasi görüş ayrılıkları vardır ve bu nedenle de sürtüşmeler hatta büyük anlaşmazlıklar olmuştur. Hiçbir sürtüşme ve anlaşmazlık o insanların büyüklüklerine, yaptıkları işlerin kutsiyetlerine gölge düşüremez ve dahi düşürmemelidir. Bunu yapmaya hakkımız yoktur. Şimdi sürtüşmeler yok mu? Her anlaşmazlık rejim düşmanlığı ile mi nitelendirilmelidir? O haklıydı, bu haklıydı tartışması içinde değiliz. Bu insanları kanlı kinli düşman ilan etmek önce onların kişiliğine sonra da Cumhuriyetimize indirilmiş darbelerdir ve bunun kazananı yoktur. Bu durumdan, zaten her konuda ötekileştirilen ve ayrıştırılan milletimiz bir şey kazanmaz, aksine çok şey kaybeder. Cumhuriyet tarihini inkâr eden ve Cumhuriyetçilere karşı yoğun karalamalar yapılan ve hatta ihanet edildiğini söyleyen o kadar çok kitap yazılıyor o kadar çok televizyon programı yapılıyor ki, tablo, aklı başında bir milletin hoş göreceği bir manzara olmaktan çıkıyor. Cumhuriyet tarihi eksenli olarak resmen ayrıştırılıyoruz. Fark etmiyor musunuz? Kimsenin susturulmasından yana değilim. Ama bu yalanlar bizi bölecek. Bilimsel önlemler alınmalı diye düşünüyorum. Sinan Meydan adında bir genç araştırmacı yazarımızın Cumhuriyet Tarihi Yalanları adlı kitabını her gencimize, her yurttaşımıza öneriyorum. Hatta ikincisi çıktı zannediyorum. Getirme ve okuma fırsatım olmadı ama onun daha da güzel olduğu söyleniyor. Bu konulara daha soğukkanlı ve milli çıkarlarımızıve tarihin soğuk gerçekçiliğini gözeterek bir daha bakmamızda yarar var. Tarihin yapımı bir toplumsal kesimi mutlu etmeyebilir. Ama o kesimler bile büyük kazanımlar ışığında hareket etmesini öğrenmelidirler. “Benim eşeğim zarar gördü o zaman onun da atına gün dirlik vermeyeceğim” andı üzerine kurulmuş bir duruş bize zarar üstüne zarar verir. Bunu kaşıyıp duranlar da milletimizin dostları değillerdir. Onlar, Mavi Kitapların yazarlarıdırlar. Osmanlı Hanedanının duruşu bile size yol gösteremiyorsa, gözünüzü doyuracak ne var ki? Yeter artık! Osmanlı’ya küfür üzerine veya Cumhuriyeti lanetleyen bir anlayış üzerine kurulu zorlama tarih arayışından arınalım. Bir normalleşme sürecine girelim artık. Biz elbette Uygur’uz, Göktürk’üz, Oğuz’ uz, Selçuklu’ yuz, Osmanlı’yız ve Cumhuriyet Türk’üyüz. Saydıklarımın ve saymadıklarımın hepsi biziz. Belki tüm taraflar ve taraftarlıktan geçinenler için söylüyorum; “haklılık yerine mutluluğu inşa etmek daha yararlı olabilir.” Değil mi? Biz bir tek tarafız. Türk’üz ve Türk Milletiyiz. Bunun içinde bütün tarihimiz yatmıyor mu? Neyi mıncıklayıp duruyorsunuz? Nice Bayramlara…