AYSBERGİN MERKEZİNDEYİZ… Osman Nuri KOÇAK (1 MAYIS 2014) Ülkemin demokratikleşmesi mücadelesine bir ömür verdim. Bizden önceki kuşaklar da öyle yapmışlar. Onlardan öncekiler de… Daha daha öncekiler de… Bizden sonra da devam edecektir… Ne bedeller ödenmiş, ne kanlar dökülmüş, alın terinin, emeğin bin yıllık gözyaşları bu toprakları yağmur yağamaz hale getirmiş, çoraklaştırmış… Demokrasiyi kurumlaştırabilmiş miyiz? Ne gezer… O’ nu bir sandık cambazlığına indirgemişiz. Bin türlü madrabazlıkla vatandaştan oy topla ve istediğini yap. Hak, hukuk, adalet, özgürlük, eşitlik, katılımcılık, şeffaflık, dürüstlük… Hepsi kafasını sandığa bir vursun bakalım…. Vursun da kafası bir iyice kırılsın… Demokrasi bu. Kaldır eli, indir eli… Al şunu, ver oyu... Padişahım çok yaşa… Gelsin demokratik yollarla kurulan monarşi… Halktan Gık! Yok… Demokrasiyi öyle zannediyor garibim. (mi?) Bin yıllık faşizm… Gençlik yıllarımda dünya özgürlükler için ayaktaydı. Sol rüzgârlar tüm dünyada çok sert esiyordu. Bu rüzgârların sürüklediği bulutlar az veya çok bütün dünyaya bereket taşıdı. Atlas Okyanusundan Pasifik’ e… Bir Türkiye hariç… Benim ülkemi bir meşum el Buz Dağının tam merkezine yerleştirmiş ki, ne yağmurdan etkilenir, ne kardan ve ne de güneşten… Donmuşuz Aysbergin merkezinde… Her devirde söylem ve şekil değiştirip karşımıza çıkıyor faşizm. Bazen kara, bazen kızıl ve bazen de yeşil renginde… Ama hepsi insan kanıyla besleniyor, hepsi zulümle… Baktım baktım da bu sene kana susamış faşizmin elinde 1 Mayıs’ lara, içim üşüdü gene… Bir rahat, bir rahat ki millet… Ama ben üşüyorum… Galiba yaşam kodlarım bu buzdağı ile uyumlu değil…