HER TÜRLÜ MİLLİYETÇİLER; BİR BAYRAK ALTINA!
Osman Nuri Koçak
Başbakan her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına alıverdi. Tabii ki o bin yıldır beklenen büyük irade öyle uygun görünce de aziz Türk Milleti de öyle yapıverdi.
Mi acaba?
Her türlü milliyetçilik sözü biraz yutması zor olunca, “ben etnik ve ırkçı milliyetçilikten söz ettim” dedi.
Mi acaba?
Yani, Türk Milliyetçiliğine, Atatürk Milliyetçiliğine bir sözüm yok mu demek istiyor?
Yani, bir kan ve ırk milliyetini değil de, bir bilinç ve hukuk milliyetini ifade eden, ayrıştırmaktan öte birleştirici olan Atatürk Milliyetçiliğine sözüm yok mu demek istiyor?
Öyleyse Emperyalizm ve onun işbirlikçileri yıllardan beri ülkemizde neyi bitirmek istiyorlar. Egemenliği ve bağımsızlığı karakteri ilan etmiş olan Atatürk’ ü ve onun millet anlayışını ifade eden Atatürk Milliyetçiliğini değil mi?
Atatürk Milliyetçiliği, Türk Milleti sevgisi nedeniyle bütün dünyayı kendisine bir tehdit ve düşman bellemek değil, Türk milleti sevgisinin ilhamıyla tüm ulusları ve tüm insanlığı kucaklamak ve sevebilmektir.
Zaten, bir dönemin puslu havası içinde ve kimin neyi savunduğu belli olmayan özgün bir dönemin dışında, bu ülkenin ulusalcıları (milliyetçileri), hiçbir zaman ülkenin kardeşliğini zedeleyen ve etnik unsurları birbirine kırdırmayı hedefleyen veya birisi lehine diğerlerine etnik temizlik uygulayan ve yurt dışı emperyal emeller taşıyarak bölgesini kana bulayan bir milliyetçiliği savunmadılar ki.
O zaman Sayın Başbakanın hedefindeki ciddi tehlike gibi görünen Milliyetçilik Türk (Atatürk) Milliyetçiliğinden başka hangisi olabilir ki?
Emperyalizmin ve onun liboş yerli işbirlikçilerinin yıllardan beri ülkemizden tasfiye etmeye çalıştıkları anlayış nedir?
“Egemenlik ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyerek özgür ve başı dik olarak yaşamayı seçen Atatürk ve onun ulusal ülküsü değil midir?
Yani Başbakan ne kadar ricat etmeye çalışsa da bizler onun Türklük ve Türk Milleti hakkındaki görüşleri konusunda bugüne dek yaptıkları ve beyanlarından hareketle ciddi bilgilere sahip olduk. BOP’ un eşbaşkanı sıfatıyla da emperyalizmin taleplerinden ayrı hareket edemeyeceğini, defalarca görme olanağı bulduk.
Ayaklar altına alınan Milliyetçilik bal gibi Atatürk Milliyetçiliğidir.
Bu o kadar kolay mı?
Hem kolay hem de zor.
Kendisine, milliyetçiyim, ulusalcıyım, milli görüşçüyüm veya Atatürkçüyüm diyen herkes ve her siyasi kurum birbirine karşı uzlaşmaz ve düşmanca tavırlarını sürdürmeye ve ortak paydalarının, ayrışmalarından daha çok olduğunu görmezden gelmeye devam ederlerse, çok kolay.
Kendisini, yukarıda sözünü ettiğim tanımların şöyle veya böyle yanında yöresinde olarak tanımlayan herkesin, şu andan itibaren, birbirlerine karşı olan önyargılarını bir kenara atarak bir araya gelmesi ile de zor, hatta olanaksız.
Bir araya gelebilme olanaklı mı?
Söz konusu vatan ise gerisi teferruat değil mi?
Niye olanaklı olmasın?
CHP-MHP-BBP-SP-İP-MP gibi kendisini ulusalcı, milliyetçi, milli görüşçü, Atatürk’ çü olarak tanımlayan siyasi öbeklenmelerin, süreç böyle işlediği takdirde güzel bir yarınları mı olacak?
Herkes bu büyük baskının altında ezilecek ve hepsi de lodos yemiş kar misali ılgıt ılgıt eriyip gideceklerdir.
Bir yıl sonraki yerel seçimlerde ülke genelinde bu işbirliği yapılmalı, ardından genel seçimler uzanan süreçte bu işbirliğini daha etkin hale getirmeli ve ülkemizin üstündeki bu kara bulutlar dağıtılmalıdır.
Ancak bu birlik sağlanabilirse o siyasi kümelerin bir yarını olabilir. Bu çabalar genel merkezler nezdinde yapılabilirse büyük bir enerji oluşturur. Baştakilerin iradesi yetmiyorsa, illerde ve dolayısı ile de Karaman’ da bu çalışmalar ivedilikle başlamalı ve pürüz yaratıcı değil, uzlaşmacı bir tutum ile süreç yönetilmelidir.
Ayaklar altına alınmak istenen “Her Türden Ulusalcılar/Milliyetçiler Bir Bayrak Altına!”
Slogan budur.
Bunu gerçekleştirmek çok zor; bunu biliyorum.
Ama başarılmayacak bir şey değildir. Başarılamaması gaflet ve hatta dalalettir.
Zor günlerde bir araya gelerek salâhın yolunu açmak Türk Milletinin genlerinde vardır. O’na bunu hatırlatınız yeter.
Başta ifade ettiğim ve Aziz Milletimizin kendi ülküsünün ayaklar altına alınması konusundaki “mi” li sorumun cevabının nasıl olacağı, bu kesimlerin bu çağrıya vereceği refleks ile doğru orantılı olacaktır.
Hadi bakalım…