DUA MI, İNTİZAR MI?
Osman Nuri Koçak
Belediye Başkanlığımızın Karaman için büyük projeleri var gözüküyor.
Uygulama olanağı var mıdır yok mudur bilemem. Ama yaygın asfaltlama, Vadi projesi, Kent Meydanı projesi, kent dokusunu güzelleştirme çabaları, Tapucak Projesi vb. gibi daha önceleri gündemde olan bazı projelerin ıslahı ve genişletilmesi konuları beni cidden heyecanlandırıyor.
Peki, bütün bunlar iyi de; söz konusu bu büyük bütçeli işler nasıl yapılacak?
Zaman zaman benim de hayallerim endaze tutmaz. Büyük hayalleri severim. Ama kiminin bir hoş hülya olarak esintisi kalır yüreğimde, kiminin de “yeterince savunulup sahiplenilseydi olabilirdi” diye nar gibi bir koru kalır beynimin derinliklerinde.
Her büyük işleri besleyen büyük hayaller vardır. Ancak yukarıdaki projelerin gerçekleşebilmesi için hayallerin çok öteleri gereklidir.
Belediyemiz Aktekke Meydanı projesi gibi bazı çalışmalarda TOKİ ile bir sözleşme imzaladıklarını ve yeni çıkan Kentsel Dönüşüm Yasası doğrultusunda da bu işlerin üstesinden gelebileceklerini söylüyor.
Güzel. Bu türden işlerin başka türlü başarılması da olanaksız gibi gözüküyor.
Aktekke Kent Meydanı projesi içinde muazzam kamulaştırmalar var. Bölge içinde mütevazı bir hak sahipliğim olduğu için de sürekli susmak zorunda kaldım. Kaldı ki söz konusu projeyi de bütün kalbimle destekliyorum. Fakat bölge esnafı ciddi anlamda tedirgin olmuştur. Hatta panik içinde olanlar dahi var. Birçoğu da ne yapacaklarını şaşırmış vaziyette bana geliyorlar.
Çünkü karşılarında ne olduğu ve ne olacağı konusunda onlara önlerini gösterecek bir irade yok. Daha önce kim oldukları ve bizimle hangi sıfatla görüştükleri bile açıklık kazanmamış kişilerle “Suya tirit” bir görüşme yaptık. Genç ve Karaman cahili iki çocuk ile anlamsız ve can sıkıcı görüşmeler yapıldı. Ama Karamanlı karşısında oy ve yetki verdiği kişileri istiyor. Onlarsa ortada yoklar.
Paniğin nedeni; ellerindeki mülklerinin gerçek değeriyle değerlendirilip değerlendirilmeyeceği sorunu. Daha önceki emsallerde göründüğü gibi devleti temsil eden kurumlar, söz konusu taraflardan birisi devlet olunda işi zücaciyeci dükkânındaki fil gibi hallediyorlar. Yargı bile aynı tavrı sergiliyor.
Piyasa başka türlü çalıyor, devlet başka türlü…
Yan tarafımdaki komşumun işyerinin kamulaştırılması sürecinden anımsıyorum. Hâkime yalvardı bu arkadaş. “Burası Karaman’ ın yüzük kaşı bir yeri. Bana arka sokaklardan bu kadar bir yer alacak bedel saptayın, başka bir şey istemem” demesine rağmen, sözde mevcut mevzuat gereği ona bir avuç üzüm parası verilmişti.
Yani sözde bilir ama “bilmezkişi” hukuku adaleti tarumar etmişti. Bu hep böyledir ülkemizde. Ama Başbakan bu türden konularda insanların mağdur edilmeyeceklerini açıkça taahhüt etti.
Bu örneklerden anlaşıldığı gibi şu anda Karman’ a egemen olan irade bu bölgedeki insanlarımızın duasına mı talip, intizarına mı?
Demokratik devlet ile faşist devlet arasındaki en belirgin ayrım işte bu türden hassasiyetlerdir. Demokratik devlette önce insan ve onun mutluluğu esastır. Karaman’ ın Tahtakalesi tabir edilen bir bölgeden insanları alıp, yıkılması düşünülen hastane bölgesine taşıyarak dua alınamayacağı aşikârdır.
Hele hele işin reklâm bölümüne gelince bölgede yapılması tasarlanan iki büyük kule plazanın tasarımlarıyla övünülüp, milletin aynı bölgedeki işyerlerini almaya kalktığınızda bu plazaları takas seçenekleri içine almayan bir tavır kabul edilebilir gibi değildir.
Devlet insanına kazık atmaya kalkmaz. Yasaları kazık atmaya meyyal ise değiştirir. Yöneticileri kabuk devlet anlayışından çıkamıyorlarsa onları değiştirir veya eğitir.
Milletin intizarını alarak gerçekleştirdiğiniz hiçbir projeyi milletin malı olarak içselleştiremezsiniz.
Halkın duasını istiyorsanız bir an önce onlarla bu konuyu görüşmeye bakınız. Zaten kimse sizin projelerinize karşı değildir ve hayıra çalışan ellerinizi tutmaya kalkan da yoktur. Yardımcı olurlar size merak etmeyiniz.
Onlar sadece adalet istiyorlar.
Anlamını biliyorsunuzdur umarım…