“Üst Akıl” diye yazılıp çizilen, hakkında dünyanın yedi milyar insanının yüzde seksen beşinin kanaati çok çok kötü olduğu halde hala “Onsuz olmaz” diyen korkaklar sürüsü dolaşmakta dünyamızda.
Hayvanlar aleminde yırtıcılığıyla tanınan ve bir günde on binlerce balık yutan balinaların nesli tükenirken hamsiler milyarlarca çoğalıyorlar.
Kurtların nesli yok oluyor ama kuzular dağı taşı sarıyor.
Arılar el üstünde taşınırken şehir çocukları arıları yiyen zanbur denilen şeyi hiç görmediler.
Köylerde de çok az bulunur.
Öğretmen emeklisi bir hanımefendi bana “Ben Kur’an’ın içeriğini çok kutsal şeylerden bahseder diye hayal ederdim. Namaz sürelerinin anlamını okudum, bir ne göreyim mesela Tebbet süresinde Ebu Leheb denen adama ileniyormuşuz” dedi.
Ben de kendisine “Ben bu günlerde namaz kılarken Fil süresiyle Tebbet sürelerini çokça okuyorum. Çünkü o günün şartlarında 60 bin kişilik orduyla Kabe’yi yıkmaya gelen ordunun nasıl yok edildiğini haber verir Fil süresi.
Tebbet süresi ise Sevgili peygamberimizin en zayıf görüldüğü, iman edenlerin bir elin parmakları kadar az olduğu günlerde kendisine hakaret eden Ebu Leheb’in helak olup cehenneme yuvarlandığını, ekonomik ve askeri gücünün ona fayda vermediğini haber verir Rabbimiz bu sürede.
Ben de bu günlerde topyekun İslam düşmanlarının saldırısı karşısında benim moralimi düzeltecek tek Kelam bu sürelerdir. Din Allah’ın dinidir. Din düşmanlarının tenini de canını da “üst akıl” diye tanıtılanların akıllarını da yaratan ve yöneten o Allah olduğuna göre İslam’ın nurunu söndürmeyecekleri konusunda benim azmimi, irademi, gayretimi sağlayan bu sürelerdir.
Kur’anın bir adı da “Furkan” dır.
Yani kimin dost, kimin düşman olduğunu haber verir.
İyiyle kötüyü, hayırla şerri, hak ile batılı apaçık ortaya koyar.
Yolda nasıl yürüneceği konusunda ayet vardır.
Yatakta eşiyle hangi pozisyonda olacaklarından, uluslararası ilişkilere kadar bizi iyiye ve doğruya yönlendirir.
Yani bir ömür boyu karşılaşacağımız her olay ve sorunun çözümü vardır Kur’an-i Kerimde” dedim ve ayetlerden örnekler verdim. Çok memnun olduğunu söylemişti.
“Üst akıl” denilenleri yaratanın Allah olduğunu hiçbir zaman akıldan çıkarmamak gerekir.
Sözün, planın en doğrusu ve güzelinin Kur’an’da olduğunu hep gözümüzün önünde işaret levhası gibi görelim.
Sevgili peygamberimiz:
إِنَّ مَثَلَ الْمُؤْمِنِ لَكَمَثَلِ النَّحْلَةِ أَكَلَتْ طَيِّبًا وَوَضَعَتْ طَيِّبًا وَوَقَعَتْ فَلَمْ تُكْسَرْ وَلَمْ تَفْسُدْ
“Mü’min, arıya benzer. Arı, temiz ve güzel şeyleri yer, temiz ve güzel yerlere konar, temiz ve güzel şeyler üretir ama konduğu yeri kırmaz ve oranın düzenini bozmaz….” buyurmuş.
(Ahmet, Müsnet, 2/199 hadis no 6577, 6872, Abdürrazzak, Müsned, 11/404, hadis 20852, Abdullah bin mübarek, Zühd, hadis 1610, İbni asakir, Tarihu Dımışk, hadis no 4590, Abdullah bin Mübarek, Zühd, hadis no 1610, Hakim, Müstedrek, hadis no 253, Kenz’ül Ummal hadis no 792, Elbani, hadisin Sahih/Sağlam olduğunu söyler)
Arı, gece kovanında petekler üzerinde işini tamamlarken yarın Zanburla karşılaşırsam, beni yemeye kalkarsa gibi endişeleri aklına bile getirmezmiş.
Sabahleyin bal yapmak için kovanından çıkarken hedefinde çiçekler ve çiçeklerden alacağı bal malzemeleri olurmuş.
Zanbur yine hatırında yok.
Zanburla karşılaşırsa hemen savunmaya geçermiş.
Diğer arıların çalışıp çalışmadığına bakmadan kendi işini yaparmış.