İnsanı, küçük bir mikrop yatağa yıkıyor. Hayatta küçüklük önemli değildir.
Hayatta var olan gücünü karşı tarafa etkili şekilde gösterebilmek önemlidir.
Bir virüsü örnek verirsek, insan veya hayvana girip onu hasta yapıp ölümüne sebep olabiliyor.
Aşılar da öyle; küçücük, gözle görülemeyen şey, insanı tir tir titreten, sarartıp solduran zararlı mikropları yok ediyor.
Bütün bunları yaratan da Allah celle celalühtür
Rabbimiz buyurur:
“Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ındır. Bütün işler ancak Allah'a döndürülür.” (Al-i Imran süresi ayet 3/109)
Onun için bize göre kü¬çüklük önemli değildir.
Kadınlarımız 5 litrelik. sütün içine bir avuç yoğurt koyuyorlar normalde hangisi hangisini yık¬ması lazım diye düşünürsek sütün bir avuç yoğurdu kendine benzetmesi gerektiğini söyleyebiliriz.
Ama öyle olmuyor. Yo¬ğurt, kazanın dibine varıyor. Orada şahsiyetini koruyor. Geleni kendisine benzetiyor. Top yekûn sütü kendisine bağlayıveriyor. Eğer yoğurt kendi karakterinden taviz ve-recek olursa, taviz vermeye başlarsa, yoğurt yoğurt olarak kalmayacak, sütte süt karakterini taşıyamayacaktır.
Kral Dakyanus, Firavun gibi kendi kurallarını Hazreti Musa, Hazreti İsa aracılığıyla indirdiği Kelamının önüne geçirip kendi kuralalrına göre insanlardan boyun eğmelerini istediğinde, Yedi atne Müslüman yiğit baş kaldırırlar ev şehri terk ederler.
Kur’an-i Kerimde onlar için “Ashab-ı Kehf” denmiş, dünya dilinde de “Yedi Uyurlar” olarak biliniyor.
Yani yedi tane yiğit adam, “Biz, bizim gibi bir insana kulluk yapmayız, ancak Allaha kulluk yaparız” demişler ve o günden bu güne kadar rahmetle anılmaya devam ettikleri gibi kıyamete kadar da örnek olacaklar ve rahmetle anılacaklar.
Abdullah İbni Mes’ud’un boyu çok kısaydı. Ama Hz. Ömer’in (r.a.) tabiriyle ilim dağarcığıydı.
Dağarcık, deri¬den yapılan, içerisine yiyecekler konulan torbadır.
Allah celle celalüh, Rahman süresinde:
Bir çok nimeti sayar ve her nietin adı söylendikten sonra “Allah’ın bu nimetlerini nasıl yalanlarsınız.” Diye soruyor.
Güneş ni¬metini, ay nimetini, mercanları, atları, ağaçları haliyle dünya nimetlerini nasıl yalanlarsınız şeklinde devam etmektedir.
Abdullah İbni Mes’ud bu süreyi ezberliyor ve Harem-i Şerifteki Mekkeli müşriklerin Darun’Nedve/Parlamentosunun önüne gidip Rahman süresini ilan edeceğini söylüyor.
Sahabe, bu eylemi yapmamasını söylemişler.
“Kabilesi büyük olanın sözü Harem-i şerifte, dinlenmekte. Sen küçüksün, kabilende yok” demişler.
Neticede Abdullah İbni Mes’ud, müsaade etmemelerine rağmen gidip, sureyi okumuş.
Bunun üzerine müşrikler hep beraber üzerine çullanıp dövüyorlar.
Kan revan içinde gelip diyor ki: “Vallahi hayatımda Mekkeli müşrikleri hiç bu kadar zayıf görme¬dim.”
“Peki nereden anladın” diye arkadaşları soruyor.
O da diyor ki: “Aslında her hangi biri beni dövebilirdi. Ama hepsi birden geldiler ve dövdüler. Bunu korkularından yaptılar.” Diyor.
Abdullah İbni Mes’ud (r.a.) Hz. Ömer (r.a.)’ın Küfe’de kurduğu üs¬sün eğitimcisidir.
Hala bizim üzerimizde etkisi vardır. Bizim mezhebimizin kurucusu İmam-ı Ebu Hanife üzerinde et¬kisi vardır.
Şu anda toplumun bozulmasına sebep hem toplum hem de Müslümanlar olarak, biziz.
Biz, bizliğimizi yapmıyoruz.
Atalarımız, “Biz, biz olsaydık, biz geçmezdi bize” demişler
Pey¬gamberimiz bir tek kişiydi. Peygamberimiz (s.a.v.), şeytan üçgeninin ortasında idi.
Bir tarafta Bizans bir tarafta Persler bir tarafta Habeşistan vardı.
Şu anda dünya üzerinde iki milyar Müslüman vardır.
İlk Müslüman Hazreti Muhammed aleyhisselam bir tek iken şu anda iki milyar Müslüman olmuş.
Dağınığız, tanışma ve dayanışmamız da yok.
İmamesi kopmuş tesbih taneleri gibiyiz.
Rüzgarın önünde savrulan ot tohumları gibi, gavurların saldırıları karşısında bütün dünyaya savruluyoruz.
Efendi iken kriterlerinin köleliğine indirmişler.
1963 yılında Avrupa kapılarını bize açmışlar.
Beş milyonun üzerinde insanımızı Avrupa şehirlerine işçi olarak dağıtmışlar.
Ot tohumları gibi başağındaki her bir tane, ayrı ayrı rüzgarla savrulmuş ama gittiği yerde neslini devam ettirdiği gibi, bizim o beş milyon insanımız da beş bin cami yapmış.
Ayrı ayrı olsalar da camileri ayrı olsa da yüksek sesle okudukları Ezanla beş vakitte “Allahtan başka yaratan, yaşatan, yöneten ve donatan olmadığına ben şahitlik yaparım” derken birleşiyorlar.
Bir milyonun üzerinde o sarı saçlı mavi gözlü ırkın gençlerinin Müslüman olmasına sebep oluvermişler.
Bu rakama evlenmek için Müslüman olanları bir gün ayrılırlar diye katmıyor Avrupalı araştırmacılar.