Bizimkine havanda su dövmek denir aslında.
Ancak akımızın erdiğini yazalım.
Önce kendi derdim.
Üç hafta önce kurbana girdik.
Geçen sene 63.000 tl ye kestiğimiz kurbanı, bu sene 135.000 tl. ye alabildik.
Sağlam bir hoca bulabilsem soracaktım.
Bize kurban düşer mi diye.
Zorla düşürdük keseceğiz.
Geçen hafta buzdolabı sizlere ömür.
Usta kaç yıllık diye sordu.
Bende hatuna sordum.
On dört yıllık olduğunu öğrendik.
Usta'nın teşhisi:
Hocam dört yıl fazla kullanmışsın zaten, değiştir bunu.
Kalenderin ömrü hep böyle geçer zaten.
Her arıza üst üste gelir.
Tam rampayı çıkarsın, elindekinin biri bir yuvarlanır, doğru derenin dibine.
Fakat biz de cevap hazır.
Cana geleceğine mala gelsin.
Eee, benim dizlerim sızlıyor, gözlerim bulanık.
Hani mal canın yongasıydı.
Neyse geçelim.
On dokuz küsüre kurbana girmiştik ya.
Beyaz eşyacı arkadaşıma, en düşük buzdolabını sordum.
Yirmi binmiş. (20.000)
On dokuzdan fazla veremem dedim.
On dokuza onu da aldık.
Bizim camiada 19 rakamı mübarek sayılır malûm.
Gel de onu bana sor.
Neyse.
Genelgeme gelirsek.
Önce benim maaştan başlayalım.
Üçte birini kesin.
Fakat bir şartla:
Şu kur korumalı mevduata ödenen meblağın üçte birini geri alın.
Dolar garantili bütün ihalelerin üçte birini iptal edin.
"Makam arabası" sözcüğünü lügatten atın.
Hatta görünmez bir yere atın.
Sağlık ve emniyet güçlerimiz hariç o iş bir bitsin.
Milletvekillerinin bütün özel hastane vs haklarını iptal edin.
Ve üreticinin ve nakliyatın mazot fiyatını yarıya indirin.
Alanya’daki "meslek içi Eğitim beslenme" kampına bir son verin.
Aslında kestirme bir yol biliyorum ama diyemem.
Hadi aramızda kalmak şartıyla söyleyeyim.
Yirmi iki yıl önce Almanya'da bir Türk işçi arkadaş söylemişti.
Hocam 300 Türk işçinin başına bir Alman şart.
Yani illâ Alman disiplini.
Ve herkese âdil kanun uygulaması.
Yoksa ben yalnızca Allah'tan umut kesmem.
Kulundan mı?
Oraya hiç girmeyelim.
Çünkü girersek çıkamayız.
Ve benim bir saat sonra dersim var.
Herkese hayırlı çarşambalar.
Perşembeyi ne siz sorun ne ben söyleyeyim.
Esen kalın.