SÜSLENME SÜNNETİ
Mahmut TOPTAŞ
Osmanlıda ordunun harbe çıkışında Mehteranla beraber Kös vurulur.
Deve derisinden yapılan 130 santim çapında olan Kösün sesiyle düşmana korku, dosta umut saçılır.
Ordu evine dönerken de Kös vurulur.
Hem orduya “hoş geldin” denmiş olur hem de şehir halkına gelişin haberi verilirken bir Sünnet işlenmiş olur.
Anneler ve babalar, asker çocukları için hazırlık yaparlar.
Kös vurulunca evli olanların eşi, asker kocasını karşılamak için hazırlanmaya zaman bulur.
Sevgili peygamberimizin sefer dönüşü askerlerine habersiz evinize girmeyin, şehir kenarında bekleyin ve eşinizin saçını başını düzeltmesine edep yerlerini tıraş etmesine zaman tanıyın anlamında:
عَنْ جَابِرٍ قَالَ
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا قَدِمَ أَحَدُكُمْ لَيْلًا فَلَا يَأْتِيَنَّ أَهْلَهُ طُرُوقًا حَتَّى تَسْتَحِدَّ الْمُغِيبَةُ وَتَمْتَشِطَ الشَّعِثَةُ
“Sizden biri geceleyin yoldan geldiğinde hemen çalkapı eve girmesin. Eşinin saçını taramasına, tıraş olmasına zaman tanısın” buyurmuş.” (Buharı, Sahih, K. Nikah, Müslim, Sahih, K. İmare, Babü keraheti turuk)
Günümüzde askerden veya gurbetten dönüşler telefonla bildirilerek bu sünnet yerine gelmiş olur.
Kur’an ve hadisleri okudukça dinimi daha çok seviyor, Rabbimizi ve onun gönderdiği peygamberimize daha fazla hayran oluyorum.
Sevgili peygamberim bakın ne diyor:
عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ : إِنِّى لأُحِبُّ أَنْ أَتَزَيَّنَ لِلْمَرْأَةِ كَمَا أُحِبُّ أَنْ تَزَيَّنَ لِى لأَنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ يَقُولُ ( وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذِى عَلَيْهِنَّ
“Eşimin bana süslenmesini sevdiğim gibi, ben de onun için süslenirim” dedikten sonra şu ayeti okur: “Erkekle¬rin kadın¬lar üze¬rin¬deki meşru hakları gibi, ka¬dınla¬rın da erkek-ler üze¬rinde hakları var¬dır.” (Bakara süresi ayet 2/228) “(Beyhaki, Sünenü Kübra, K. Kasmi vennüşüz, Bab 6, İbni Ebi Şeybe, Musannef, K. Nikah, Bab 273)
Kadın ve erkek hangisi olursa olsun eşi için süsleneceğini haber verir sevgili peygamberimiz.
Bir hanım, eşinin yabancı kadınlarla düşüp kalktığını, kocasının kendisine dönmesi için “Döngel duası” yapıvermemi istedi.
Benim o işlerle işimin olmadığını söylememe rağmen ısrar edince “Bak” dedim, “Doksan dokuz nohut veya fasulye sayacaksın. Aynanın önündeki masanın üzerine koyacaksın. Dikkat edeceksin. Sayı yüz olmayacak. Doksan sekiz de olmayacak. Eşiyin geleceği saatten bir saat önce banyo yapacaksın. En güzel elbiselerini giyeceksin. Aynanın karşısına oturacaksın ve her nohut için bir defa İhlas/Kul hü süresini okuyacaksın. Doksan sekizinciyi okurken sürmeyi alacaksın. Sol gözünü sürmelerken “Kul hüyü” okuyacaksın. Doksan dokuzuncuyu okurken sağ gözünü sürmeleyeceksin ve eşini öyle karşılayacaksın” dedim.
O hanım, hala dua etmeye devam ediyor.
Kimse karşısındakinden güzellik beklemesin, herkes kendi üzerine düşeni yapsın.