Kur’an-i Kerimin ifadesi ile Rical,
Türkçe’ de, Er kişi, Mert, Yiğit, Kahraman kelimeleri kullanılır.
Uzun zamandır bu kelimeler, lügat kitaplarında sıraya dizilmiş ve hapsedilmiş olarak yaşıyorlardı.
Gazze’li yiğitler, kahramanlar, er kişiler, mert adamlar, mücahitler, bu güne kadar “Karşı durulamaz, yenilemez, istediği ülkeye girer, bütün ordularını dağıtacak güce sahip olduğu halde kendini yormaz, istediği ülkenin yöneticisini çağırır, neyi nasıl yapacağını söyler ve gönderir.
Savaş uçaklarına, gemilerine, kara kuvvetlerine karşı durulamaz” mantığıyla hareket ederlerken, iki buçuk milyon, parasız, silahsız, ekmeksiz, susuz Gazze’li er kişiler, Avrupa Birliğinin tamamının ve Amerika’nın silah, uçak, gemi, teknik adam desteği verdiği, Amerika’nın Ortadoğu’daki jandarma karakolu görevi yapan işgalci İsrail ordusuna altı aydır boyun eğmediler.
Bize can ve heyecan verdikleri gibi, kelimelere de can veriler.
Rabbimiz, o aslanlar ordusunu bize tarif ederken buyurur:
Mü'minlerden öyle er kişiler vardır ki, Allah'a verdikleri sözü yerine getirdiler. Onlardan bir kısmı adağını yerine getirdi (canını verdi) kimi de (Allah için canını vermeyi) beklemektedir. (özlerini ve sözlerini) hiç değiştirmediler.
Çünkü Allah doğruları, doğrulukları sebebiyle mükâfatlandıracak, münafıklara dilerse azap edecek veya onların tevbelerini kabul edecek. Şüphesiz Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
Allah, kâfirleri hiçbir hayra kavuşturmadan, kinleriyle geri döndürdü. Savaşta mü'minlere Allah yeter, Allah güçlüdür galiptir.
Ehli kitaptan onlara (düşman birliklerine) yardım edenleri kalelerinden indirdi. Onların kalplerine korku saldı da, onlardan bir kısmını öldürürsünüz, bir kısmını esir edersiniz.
Onların yerlerini, yurtlarını, mallarını ve ayak dahi basmadığınız nice yerleri de size miras bıraktı. Allah her şeye kadirdir.” (Ahzab süresi ayet 33/23-27)
“Öyle er kişiler ki; ticaret, alışveriş onları Allah'ı zikretmekten, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoyamaz. Gözlerin ve gönüllerin döneceği günden korkarlar.
Allah, onların yaptıklarının daha güzeli ile karşılık versin ve lütfundan onlara artırsın diye (zikir ve tesbih ederler.) Allah dilediğine hesapsız rızk verir.” (Nur süresi ayet 24/37-38)
Bir milyara yakın Haçlı ordusu karşısında çoluk çocuk iki buçuk milyonluk “Üsdü’l-Ğazze/Gazze aslanları, namazın ruku ve secdesindelerinde Allaha eğilen bu boyu, posu, endamı, zalimler önünde eğmediler.
Akıllı kilitler, elektrikli teller, 45 santimlik kurşungeçirmez çelik duvarlarla çevrili evin içinde her santimetre karesini gören,
Dışında bir kilometre uzağı kontrol eden kameralar,
Kurşungeçirmez camlar, panik odaları, her an hazır bekleyen helikopter, ses tanıma cihazlarıyla kaplı evlerde yaşayan Londra, Washington, New York’ta yaşayan Yahudiler, Aaron’luğu bıraktılar, Karunluğu seçtiler, bankerliğe başladılar.
Ve dünyanın parasını uluslararası kurallara uygun olarak her an ve her saatte oynamaya devam ediyorlar.
Te Aviv’deki işgalcileri, Amerikan Yahudileri, ABD Dolarıyla besliyorlar ama parayı teslim etmek için bile Tel Aviv’e gelmiyorlar.
Amerika’daki Yahudi lobisinin kulübünde ücretli çalışan Yahudiler Tel Aviv’e gidip gelseler de Lobinin patronları korkudan gitmiyorlarmış.
Yahudi olduğunu söyleyen ABD Dış İşleri Bakanı Blinken, İsrail’e destek için geldiğinde alınan emniyyet tedbirleri en üst seviyede oluyor.
Havadan, karadan, denizden beş bine yakın güvenlikçi tarafından korunuyormuş.
İşgalci İsrail’den kalan zalimler ordusu, dünyanın her tarafındaki Yahudilere, “Hep biz mi öleceğiz, sizde gelin” demelerine rağmen zengin Yahudiler Tel Aviv’e gelmiyorlarmış.
Onun için bazı Yahudi bankerlerin SALAK ajanları tarafından öldürüldüğü söylenir.
İsrail’e göçen fakir Yahudileri de, en son işgal ettikleri sınır boyundaki evlere yerleştiriyorlar ve ölürse de, kalırsa da bize zarar gelmez mantığıyla hareket ediyorlarmış.
Bir ömür boyu Kudüs’ü görmeyen Yahudi Baronları, işgalci İsrailli teröristleri kışkırtıyorlar ama kışkırttıkları insanlarla mesela Netanyahu’yla bir defa olsun Tel Aviv’de görüşmüyorlarmış.
İsrail’dekileri alt tabakadan, teröristken Başbakan olduğunu zanneden ABD nin terör komutanı olarak görürlermiş.
Amerika’daki Yahudi Turizm Acentaları, Hıristiyan Amerikalı yöneticileri Kudüs’te ağlama duvarını ziyarete gönderdikleri halde, Büyük Amerika Musevi Örgütlerinin yönetiminde bulunanlardan bir tanesi bile bu güne kadar ağlama duvarını görmemişler.
“Bizim yerimize siz ağlayın, bizim yerimize siz ölün. Biz, size dünyadan sömürdüğümüz servetlerden binde birini bile size göndersek sizi orada yaşatmaya ve ölürseniz kefen parasına ve “Kan Tarlası” yapmaya yeter” diyorlarmış.
İsmail Heniyye’nin üç çocuğunu ve üç torununu bombalayarak şehit etmişler.
Musa aleyhisselama bile ihanet eden, İsa aleyhiiselamı öldürmeye teşebbüs eden zihniyet, hala öldürme peşinde.
İki bin yıldır öldürerek bir yere varamadıklarını kavrayamayacak kadar körelmişler.
Ecelin değişmeyeceğine iman edenler, Rabbimiz tarafından belirlenen saat ve saniyede öleceğine iman eden Müslümanlar, şehit olarak ölmekle, dünyada en yüksek makama çıktığına inanır.
Siz, İsmail Heniyyenin aslan yavrularına zarar verdiğinizi mi zannedersiniz.
Netanyahu’nun iki oğlu, Babasının Kudüs’teki resmi konutu Beit Aghion sarayında, çelik duvarların arkasında, kurşun geçirmez camların ardından bile dışarıyı seyredemez halde, sarayın sığınağında internetten, babasının pisliklerini temizlemekle meşgulken, sığınmacı Yahudilerin çocukları, Gazze’li Müslümanları öldürürken ölüyorlar.
Bu İsmail Heniyyenin üç çocuğu ve üç torununun şehit edilmesi olayı, dünyanın geleceği konusunda kafa yoran her dinden ve dilden iyi niyetli araştırmacıların ufkunu açmaya devam edecektir.
HAMAS’ın Siyasi Büro Başkanı, İsmail Heniyye’nin, “Benim çocuklarım ve torunlarımın kanı, Gazzeli çocukların kanından farklı değildir” sözü de tarihe geçecek ve tüm dünya liderlerinin beyinlerine kazınacaktır.
Yiğitler, size bin teşekkür azdır. Nasıl bir direniş gösteriyorsunuz ki, tankların, savaş uçaklarının, savaş gemilerinin içinden ateş yağdıran bombaların, füzelerin, korkakların yüreğine korku salarken siz, bizlere cesaret aşısı yapıyorsunuz.
Savaş sanayinin ürettiği ölüm makinelerinin açtığı yaraları, Hak huzurunda kendinize şahit, halk yanında madalya gibi göğüslerinize taktınız.
Merdane tavırlarınızla dertlilere derman oldunuz ve mertliğin destanını yazdınız.
Siz, bizim için de dua ediniz.