KİRLİ OYUNU BOZMAK GÖREVİMİZDİR
Mahmut TOPTAŞ
Irak ve Suriye'de Müslüman katliamına katılan Amerikayı az çok haritada yerini biliriz.
Rusyayı yaramaz komşu olarak tanırız.
İngiltereyi, dedelerimizden ve yaşlı babalarımızdan “güvenilmez millet” olarak öğrenmişiz.
Ama Avusturalyaya ne oluyor?
Uçakla 15 saatte varılabilen bu ülkenin derdi ne?
Irak ve Suriye'de harbin içinde on ayrı gurup savaşıyor.
Amerika bomba attığında ölen Müslüman.
Esed, gaz bombası sıktığında ciğerleri parçalanan Müslüman.
Özgür Suriye Ordusu tüfek attığında ölen yile Müslüman.
Rusya füze fırlattığında parçalanan Müslüman.
Ne yapalım? Sorusuna bundan on iki yıl önce, 21/04/2004 tarihli yazımda şöyle demiştim:
“Sakının, aman ha sakının. “Mürteci Müslüman, şeriatçı Müslüman, İslâmcı, tarikatçı Müslüman, fundamantalist Müslüman, radikal İslâmcı, ılımlı İslâmcı, hoşgörücü Müslüman, layt Müslüman, vahhabi Müslüman, mutaassıp Müslüman, hızbullahi Müslüman, mücahid Müslüman, barışçı Müslüman, siyasal İslamcı, aşırı dinci, selefi Müslüman, şii Müslüman, sufi Müslüman” diyerek damgalanan veya deli gömleği giydirir gibi bize, bizim istemediğimiz ismi verenlerin ve bizi karşı karşıya getirmeye çalışanların oyununa gelmeyelim.
Bu kelimeleri, kendileri benimsemiş olsalar bile madem ki, benimsediği adın bir bölümü İslâm’dır, Müslüman kelimesidir, işte o isim hatırına yine de o isim hatırına ona karşı kötü düşünceler beslemeyeceğiz.
Biz, kendimizi “Müslüman” kelimesinin dışında bir kelime ile veya “Müslüman” kelimesine takılan bir kelime ile tanıtmayacağız. Tanıtan kardeşlerimizi de uyaracağız ve şu ayeti kelimeyi hatırlatacağız:
Fussılet süresi ayet 33- Allah’a da'vet eden, amel-i salih işleyen ve "Ben Müslü¬manlarda¬nım" diyenden daha gü¬zel sözlü kim vardır?
Kimse yoktur. Ve biz, bu güzel kardeşlerimizle tatlı dil, güler yüz ve bal gibi sözlerle konuşacağız.
Şimdilik aramızda kırgınlık olsa bile ilerde sıcacık dost oluvereceğiz. Rabbimize kulak verelim:
Fussılet 34- İyilikle kötülük denk değildir. Sen kötülüğü en güzel olanla defet. Bir de bakmışsın ki, seninle ara¬sında düşmanlık olan kişi sanki sıcacık bir dost olu¬vermiş.”
İlerde yüzüne bakacağımız, dost olacağımız insanlara el yarası veya dil yarası açmamaya dikkat edelim.
Kur’anın bize öğrettiği bir duayı bu günlerde biraz daha fazla okuyalım. “Rabbimiz, bizi ve bizden önce imanla geçip giden kardeşlerimizi bağışla. İman edenlere karşı gönlümüzde hiçbir kin bırakma. Rabbimiz, şüphesiz sen şefkatlisin, merhametlisin” (Haşr 59/10)
Mü’min insanlara karşı gönlümüzde kin bırakmayacağız. Bunun için o mü’min kardeşimizin iyi huylarını gözümüzün önüne kadar getirip güzelliğini seyredeceğiz.
Şeriatçı, tariktcı, radikal, ılımlı, hoşgörücü, mutaassıp, barışçı, siyasal İslamcı, aşırı dinci.....vs.. gibi isimler takılarak parçalanmak istenen insanımızı “Müslüman” adı altında toplayıp hatalarıyla beraber bağrımıza bastıktan sonra yanan bir yüreğin ateşiyle hataları yakıp sessizce yok edeceğiz.
Gülünü severken dikenlerine katlanacağız. “Dikensiz gül olmazmış” Hatasız insan olmaz.
Biz, gönlünde zerre kadar iman var olduğu sürece velimize, delimize, dervişimize, berduşumuza, işçimize, işverenimize, yetkilimize, yetkisizimize can taşıyan herkese sahip çıkacağız.
Bize karşı yaptıkları hataları sineye çekip, bir daha hata yapmamaları için çalışacağız.
Miladi bin üç yüz yıllarında Şam şehrinde üç yüz kadar Allâme (Profesör)’nin imzasıyla alimin (Profesör) biri devlet başkanına şikayet edilerek hapse attırılır. İki sene sonra hapisteki alimin suçsuzluğu ortaya çıkınca devlet başkanı üç yüz profesörü saraya çağırır. Hapisten getirttiği alime diğerlerinin huzurunda: “Bunların cezasını sen tayin edeceksin” der.
Hapisten çıkartılan profesör “Efendi, bu milletin bu değerli profesörlere ihtiyacı var. Bunların her biri kırk senede yetişir.
Bunların bana karşı yaptıklarının tek sorumlusu sensin. Çünkü sen onların gözlerini makam hırsıyla perdeledin onların afvını talep ediyorum” der ve afvettirir.
Düşman, bizi önce parçalamış. Şimdilerde yutmak istiyor. Midesine indirdiği kardeşlerimizin tepinişlerini duyuyoruz. Kulaklarımızı tıkarsak, kendi yenmemizi çabuklaştırırız.
“Beni sokmayan yılan bin yaşasın” diyenler yılanın sokacak adamı kalmayınca yaşayan da sokacağı muhakkaktır.” demiştim.
Oyuna geldik. Bu oyunu bozmak bizim işimizdir.
Herkes kafasını, imkanlarını, tecrübesini, birikimini zorlasın ve oyunu bozmaya çalışsın.
Bu kirli oyunu bozarken silahınızın namlusuyla, dilinizin kılıcını hiç bir Müslümana çevirmeyiniz.
Hatası ne olursa olsun.
Müslümanın hatası amelde, kafirin hatası temelde.
Temelde hatalı olan, katran yürekli, kanlı elli kafire, amelde hatalı olan Müslüman dövdürülmemelidir.
Hatalarımızı biz, kendimiz düzeltelim