KİNLE DEĞİL DİNLE HAREKET EDELİM
Mahmut TOPTAŞ
Oğlu babasına “Baba, ağabeyimin katilinin evinin kenarında filan ahlaksız, eve girmeye çalışıyor. Oh olsun karısını da kirletecekler” diye babasını sevindirecek haber verir.
Baba ne yaptı dersiniz?
Sevincinden oynamaya mı başladı, gözünün içi gülüp, zevkten dört köşe mi oldu dersiniz?
Hayır, baba, oğluna “Küçük kardeşini de al, onu oradan kovunuz ve öyle bir dövünüz ki bir daha kimse gece yarısı o evin yakınına giremesin” der.
“polise haber verin deseydi” diyebilirsiniz.
O günlerde en yakın Jandarma karakolundan jandarma, dört saat sonra yaya olarak gelebilirdi. Jandarmaya haber vermek için de dört saat gitmeniz gerekirdi.
Baba Kur’an-i Kerimde geçen ayeti bilmezdi ama adet ve an ane haline gelen İslam kültürü bunu gerektiriyordu.
Çocuklar, babanın dediğini yaptılar.
Mekke’de sevgili peygamberimize Mekke site devletinin işlemediği suç çeşidi kalmadı, sonunda Rahmet peygamberini öldürme kararı aldılar Mekke parlamentosunda. Devletin istikametinde cinayet, hıyanet ve hakaretler yapacak şahısların da neler yaptığını İslam Tarihi kitapları sayıp dökmekteler.
Genel hatlarıyla Bedir’de, Uhud’da, Hendek savaşlarında karşı karşıya geldikleri Mekkeli müşrikler için Rabbimiz:
وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآَنُ قَوْمٍ أَنْ صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ أَنْ تَعْتَدُوا وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَى وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (2)
(2) Ey iman edenler!......Sizi mescidi haramdan engelleyen topluma olan düşmanlığınız, adaletsizliğinize sebep olmasın, iyilik ve takvada yardımlaşınız, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayınız. Allah’tan sakınınız, Allah'ın cezası şiddetlidir.” Buyurur. (Maide süresi ayet 2)
Günümüzde “Adalet” deyince akla hemen üzerinde “Adalet Sarayı” yazan mahkemeler gelir.
Halbuki “Adalet” hava gibi her yerde seherde esen saba rüzgarı gibi esmelidir.
Anne veya baba, biri kız bir oğlan çocuğunu severken birini bir dizine öbürünü öbür dizine oturtarak severse adalet yerine gelir.
Eşimize, annemize, babamıza, akrabalarımıza, komşularımıza, köyümüze, mahallemize, arkadaşlarımıza tanıdık tanımadık herkese karşı adaletle muamele etmemiz gerekir.
Ayette “Adil olunuz” buyurulmuş.
Dilimizden çıkan kelimeler de bile adalete dikkat edeceğiz.
18/12/2003 tarihli yazımda Irak’ta Amerikan devletinin emrinde polis olmayı kabul eden Iraklılara karşı yapılan saldırılar esnasında şöyle yazmıştım:
Kişilere karşı tavırlarımızda onların eski durumları bizi yönlendirmemeli. Eskiden kötü şeyler yapan birisi, iyi işler yapmaya başlamışsa onun eski haline değil yeni haline bakarak hareket edeceğiz.
“…Sizi Mescid-i haramdan engelle¬yen topluma olan düş¬manlığınız, adaletsizliğinize sebep olmasın…”
Birilerine olan düşmanlığınız hiçbir zaman sizi haksız iş yapmaya sevk etmesin.
“Gidene ağam gelene paşam, diyenlerden olmayın. “Salla başı al maaşı” mantığıyla hareket edenlerden olmayın. Ama irade zayıflığı sebebiyle bu duruma düşen, “El etek öpen” insanlarımız da bir kalemde silip atmayın.
Yunanlılar, İzmir’i işgal ettiklerinde kendilerine yakın bildikleri insanlarımızı yönetim işlerinde kullanmışlar.
Bazı efeler ve direniş hareketine katılanlar, bu çanak yalayıcıları da Yunanlı gibi görmüşler ve onlara karşı da saldırılarda bulunmuşlar.
Ama bazı direniş hareketini yönetenler onlarla gizlice iş birliği yapmışlar ve onlardan Yunanlılar hakkında çok önemli bilgiler almışlar.
“Aleme cellat lazımsa o cellat siz olmayın” ama cellada da kızmayın ve ona da acıyın.
Günümüzden canlı örnek vermek gerekirse, Irak halkından olup ta Amerikalılar adına polis elbisesi giyenlere saldırılar yapmak yerine onlarla iyi ilişkiler kurup, gizli bilgileri alıp, ülkenin kurtuluşu için gerekeni yapmak daha iyi ve faydalıdır.
Ne olursa olsun, zayıflıkları nedeniyle bu görevi kabul edenler Iraklıların dininden, dilinden ve ülkesindendirler.” Diye yazmıştım.
Güzel isimlerinden biri de “el-Adl” olan Allah celle celalühün adaletinin dışında hiçbir karar, hüküm, tavsıye, tebliğ, bildiri…tam adalet sayılmaz.
Adım atışınızla ilgili ayet indirmiş Rabbimiz. (İsra 37, Lokman süresi ayet 18-19)
Kim olursanız olunuz, nerede bulunursanız bulununuz, yürüyüşünüzle bile kimsenin tenini, canını, şahsiyetini, kimliğini, kişiliğini ezmemeye dikkat ediniz.