Deseniz de faydası yok. İş bitmiş, olacak şey olmuş. Sen, üzerine düşeni yapıp yapmadığına bak.
Ondan ibret al, “Bu da bana ders olsun” de ve yeni işe giriş.
Dağlarında kekik biten, keklik öten ve fakat verimli toprakları olmayan köylülerimiz, köylerinin havasının güzelliği, suyunun tatlılığıyla teselli bulursa rahatlarmış.
Ovasında saz biten, kaz öten ve fakat havası ağır, suları çorak olan köylüler, verimli topraklarıyla teselli bulurlarmış.
Yok, eğer bu rahatlığı iç dünyasında bulamazsa, dağdaki, ovada saz biten, kaz öten ve fakat havası ağır, suyu çorak olan verimli topraklara iç çekerek ömrünü geçirirmiş.
Ovadaki de keklik sesi, kekik kokusu özlemiyle içi yanar gidermiş.
Dolar milyoneri veya milyarderi parasının çokluğuyla teselli bulurken, ömründe doları görmeyen ve fakat yanaklarından kan damlayacak şekilde sıhhati dışından görünen de bu sıhhatiyle teselli bulabilir.
Hatta dolar milyonerinin doktoru, muayene ettiği bir fakire şöyle demiş: “O zengin, bütün paralarını verse, senin sahip olduğun şu sıhhate sahip olamaz.”
Allah, herkese kendi durumundan dolayı bir teselli bulacak tarafı da vermiştir.
Müsahipzade Celal:
“Hallâkı cihan âleme ettikçe tecelli
Her şahsı birer hâl ile kılmış müteselli” demiş.
Yani, cihanı/kâinatı/evreni yaratan Allah celle celalüh, âleme tecelli ettikçe, herkesi bir hal ile teselli etmiştir.
Ancak insan, o durumun teselli tarafından bakmaz da ters tarafından bakarsa, zengin, fakirin sıhhatine bakarak içinden kan gider, fakir, zenginin parasına bakarak gönül ülkesinde gam selleri akar.
“Kız, çirkin ama huyu güzel” tabirimiz, duruma teselli tarafından bakmak ve rahatlamaktır.
“Fakiriz ama gönlümüz zengin” ifadeleri, züğürt tesellisi olarak algılanmamalı.
Hayatın güzel tarafından görmek olarak değerlendirmeli.
Güzel kız, çirkinin boynundaki altınlara bakarak, “Keşke onlar benim boynumda olsaydı” derse hayatı çirkin olur.
Çirkin kız, “Keşke o güzellik, bu altınların üzerinde olsaydı” derse hayatı zindan olur.
Çirkin kız, huyunu güzelleştirerek kendini süsleyebilir.
Güzel kız, altınım yok ama gönül zenginliğim var” diyerek rahatlayabilir.
Villada disiplin altında belli kurallar içinde yaşayan, kulübede özgürce yaşayana özenir, kulübede yaşayan da villadakinin geniş imkânlarına özenirse ikisi de rahat edemez.
Sevgili Peygamberimiz:
“...Her şeyde hayır vardır. Sen sana faydalı olanı yapmaya çalış. Allah’tan yardım iste. Tembellik ederek acizlik gösterme. Başına bir iş geldiğinde “Keşke şöyle yapsaydım böyle olurdu” deme. “Bu, Allah’ın takdiridir. O dilediğini yapar” de. Çünkü “keşke” kelimesi şeytanın eylemine yol açar” buyurmuş.
(Müslim, Kader, bab 34, hadis 2264 İbni Mace K. Zühd, bab 14 hadis 4168, Ahmet, Müsned 2/366, 370)
Bu konuda Tahavi bundan bin yüz sene önce “Müşki-ül-âsâr” isimli eserinde 1/100 üç sayfalık bir makale yazar ve “keşke”nin temenni için söylenebileceğini, pişmanlık için söylenemeyeceğini, iki tarafın da delillerini Kur’an ve sünnetten getirerek açıklar.
Temenniye örnek olarak Hayali’nin:
“Keşke sevdiğimi sevseydi kamu halkı cihan
Sözümüz cümle heman kıssa-i cânân olsa.”
Yani: Keşke benim sevdiğim Allah’ı bütün insanlar sevseydi, herkesin anlattığı o olurdu.
Geçen günleri geri getirmek, boyumuzu uzatmak veya kısaltmak mümkün olmadığından, geçmişe pişmanlığın faydası olmadığından “keşke” demeyelim ve demeyecek işler yapalım.
Sevgili Peygamberimiz, iki şeye gıpta edileceğini, özenebileceğimizi şöyle ifade eder:
“Ancak iki kişiye haset/gıpta edilir: Allah’ın verdiği malı, Hak yolunda harcayan adama ve Allah’ın verdiği hikmetle/ilimle hükmeden ve o ilmi insanlara öğreten adama haset/gıpta edilir.” (Buhari, Sahih, K.ilim, bab 15, hadis 73)