Birleşmiş Milletlere üye 200 devletin üniversitelerinin araştırma ve geliştirme bölümleri, ayrı ayrı çalışsalar veya bilgi alışverişi yapsalar, bütün güçlerini bir damla yapmaya çalışmaya hazır olduklarından, bir damla suyu yok etmek için çalışsalar, yok edemezler.
Gazze’de, Afganistan’da, Doğu Türkistan’da, Filipinlerde… yüzlerce yıldır Müslüman yakmaya, yıkmaya, yok etmeye çalışmalarına rağmen başarılı olamadıkları gibi.
Suyu ateşte yakarak yok ettiklerini zannederler ama bilim adamları, politikacılara, “Bir damla suyun, ateşte buhar olduğunu ama yok olmadığını” rapor ederler.
En öldürücü silahlarla yok ettikleri Müslümanların bu dünyada elde etmek için çalıştığı cennete doğru, onu uçuruverdiklerinin farkında değiller.
En aşağılık adamlar, bir damla suyu, sıfırın en atında dondururlar, buz yaparlar ama o bir damla su yok olmamıştır.
Ortamını bulunca aslına dönecektir.
Su, fıçıda, tankerde, sarnıçta, depoda, kuyuda, şişede… şekilden şekle girer ama su özelliğini kaybetmediği gibi, Müslüman da bulunduğu yer nerede, ne zaman, nasıl olursa olsun özelliğini kaybetmez.
Biz, kendiniz gibi düşünmeyeni veya bizim metodu uygulamayanı karşıya itmeyelim.
Bizim düşüncelerimiz din değildir.
Doğru veya yanlış, İslam’a göre belirlenir.
Mizanımız, ölçümüz, kriterimiz, kıstasımız İslam’dır.
Bu sene yapılan araştırmalara göre kadınların yüzde yetmişten fazlası, erkeklerin yüzde altmış beşten fazlası oruç tutuyormuş.
Ara ara tutanlar, başından ve sonundan birer gün tutanlar,
Yalnız Kadir Gecesi’nin gündüzünde tutanlar,
Hiç tutmadığı halde zekât ve fitresini verenler,
Cumadan cumaya namaz kılanlar,
Yalnız bayram namazı kılanlar…
Dinden uzak hayat yaşadığı halde eseflenen, “Ne idik, ne hale geldik” üzüntüsü çekenlerin hepsi bizimdir.
Kâfirler de Müslüman olmaya namzettir.
Doğrularının devamına yanlışlarının düzeltilmesine çalışılırken, kimseyi kendi grubumuza, derneğimize, vakfımıza, fraksiyonumuza, partimize, cemaatimize… katılmaları veya katılmamaları ölçü olmamalıdır.
1982 yılında şimdilerde büyük şehir olan bir ilimizde çok başarılı bir imamımız anlatmıştı:
“Şehrimize büyük bir imam-hatip okulu açmaya karar verdik. Dernek kurduk, dernek başkanı olarak da beni seçtiler.
Temeli attık, para bitti, kara kara düşünürken masonik bir derneğin başkanı olduğunu dildiğimiz birinden bir davet geldi ve fabrikasına gittim.
Bir valiz dolusu para verdi ve ‘İmam-hatip okulunu, bu sene eğitime hazır hale getir; benim verdiğimi de hiçbir kimseye söyleme’ dedi ve ben de o sene eğitime başlattım” diye anlatırken, daha sonra profesör olan, çok değerli yerlerde hizmet veren şimdi emekli olan bir ilim adamımız yanımızdaydı.
Her Müslüman, su damlası gibidir.
Kimse bir tek Müslüman’ı yok edemez.
Tek başına İslam’ı temsil ettiği gibi, birleşerek, cemaat gölü, cemaat denizi, cemaat okyanusu olurlar.
Okyanusun içinde sıcak sular, buz gibi soğuk sular, tuzu fazla olan sular, tuzsuz tatlı sular… gibi çeşit çeşittirler ama hepsi sudurlar.
Rabbimiz, o okyanusların üzerine güneşi salar, su buharlaşır, hava gemisine buhar bindirir, göğe doğru ağdırır, güneş ve hava imbiğinden geçirirken tuzundan ve mikroplarından arındırır, soğuk bir tabakayla karşılaştırır ve yeryüzüne tatlı su olarak yağdırır.
Tuzlulukları, tatlılıkları, sıcak veya soğuk oluşları… çelişki ve karşıtlık meydana getirmez.
Su, testide, sürahide, çeşmede, fıskiyede, havuzda, çayda, nehirde, gölde, denizde, okyanusta yine sudur.
Onların renk değişikliğine bakmayın siz.
Tadına da bakmayın.
Su kaynayıp gaz olsa da, donup buz olsa da sudur.
Müslüman insan tek başına kalsa, Hazreti İbrahim aleyhisselam gibi tek bir ümmet olsa da, ateşlere atılsa da, onu yok edecek fikir akımı, harp teknolojisi henüz bulunamadığı gibi, kıyamete kadar da bulunamayacaktır.
Eceli gelen Müslüman’ı öldürürler, şehitlik makamından cennete uçması için veya galip gelip kâfire tebliğ görevini yapması için kâfirin parası ve silahı Müslüman’a merdivenlik, asansörlük görevi yapar.
Hiçbir kimse Müslüman’a zarar veremez.
Rabbimiz buyurur:
“De ki: Siz, bizim hakkımızda iki güzellikten (gazilik veya şehitlikten) başkasını gözetleyemezsiniz. Biz ise Allah katından veya bizim ellerimizle bir azabın size isabet etmesini gözetliyoruz. Gözetleyin; biz de sizinle beraber gözetleyenlerdeniz.” (Tevbe süresi ayet 6/52)
“Size bir iyilik dokunsa onları tasalandırır. Size bir kötülük dokunsa onunla neşelenirler. Eğer sabreder ve sakınırsanız onların hilesi hiçbir şeyle size zarar veremez. Şüphesiz Allah, yaptıklarını kuşatmıştır.” (Al-i İmran süresi ayet 3/120)