HALA KENDİMDEN UTANIRIM
Mahmut TOPTAŞ
Şık giyimli hocanın adını duymuştum ama görmemiştim. Çok değerli bir arkadaşımın nişan merasiminde aynı odada oturduk.
Çelik gibi bir hafız olan, her harfinin mahrecini/çıkış yerlerini çok iyi bildiği halde kelime ve harflerin ne anlama geldiği ve Ayetlerin bize ne söylediği konusunda hiçbir çalışması olmayan biri idi.
Aynı odada 18 veya yirmi yaşlarında görünen tanımadığım bir gençle tartışmaya tutuştular.
Genç haklıydı, şık giyimli hafız, haksızdı ve şöhretiyle genci alt etti. Delikanlı odayı terk etti.
Delikanlı gittikten sonra ağzımı açtığımdan ve zamanında destek veremediğimden dolayı hala tanımadığım o genci yardımsız bırakmanın acısını çekerim.
O genç çıktıktan sonra sözü aldım ve şık adamın fiyakasını doğruyu delillendirerek “bozdum” demeyeyim belki yanlışlarla şık görünen bu adamın daha sonra doğru söyleyerek şık olmasını da sağlamış oldum.”
Ama zamanında yardım edemediğime hala üzülürüm.
Siz, böyle bir duruma düşmeyin. Yardım zamanında gelirse yardımdır.
Aç adam öldükten sonra ölü yemeğini göndermenizin faydası yoktur.
Mücahidi kafire teslim ettikten sonra tabutunu altından yapmanız iş değildir.
Doğru davranışı çok başarılı bir avukat anlattı: “1968 yıllarında İstanbul Hukuk Fakültesinde okuyorum. Masonluğunu kendisi söyleyen bir ceza yasası Profesörümüz vardı. Derslerine çok iyi hakim olan bu adam, siyasetçiler üzerinde de çok etkindi.
Çin ceza yasasının başlangıcını, uygulanmasını, felsefesini akıcı bir dille anlatır ben de çok iyi notlar tutarak ezberlerdim.
Grek hukuku, Roma hukuku, tarihi ve felsefesini aşıkane bir dille anlattı. Ben de hocanın bu anlatışına kapıldım gittim.
Bir gün geldi İslam’da ceza yasasını anlatacağını söyledi.
Çin, Grek ve Roma hukukunu anlatan O ağır başlı adam gitmiş, yerine şaklaban bir adam gelmiş ve İslam Ceza yasasını herkesin güleceği bir kıvama getirerek anlatıyor ve öğrencilerin bir kısmı gülmekten kırılırken “Kur’an böyle diyor” diye iftira da atıyor.
İslam ceza yasasını bilmem ama dinime de laf ettirmem.
İstanbul’a gelirken anam, bir tane cep Mushaf’ı satın almış ve beni koruması için cebimden hiç çıkarmamamı tenbih ederek vermişti.
Okumuyordum ama yanımda taşıyordum.
Ayağa kalktım, cebimden Mushaf’ı çıkardım ve ceza profesörüne: “Kur’an burada, alınız ve hangi ayetinde bu senin anlattıklarını yazıyorsa gösteriniz. Bilim adamına bu yakışır” dedim.
- Odama gel orada göstereyim dedi.
Burada durun ve böyle bir cevap size verilseydi Profesörün odasına gider miydiniz?
“Gitmezdim” diyenler de, “Giderdim” diyenler de dikkatle okumaya devam ediniz. Avukat profesöre ne dediğini anlatmaya devam ediyor:
- Siz, Kur’an’a iftira suçunu burada arkadaşların huzurunda işlediniz. Kaynak kitap Kur’an benim elimde, isterseniz bundan gösteriniz, isterseniz odanıza kadar gidip aldığınız notlara bakarak ayet numarasını getirip burada, iftira suçunu işlediğiniz yerde, ayetin numarasını vererek manasını okuyalım dedim. Çekti gitti ve her imtihanda pekiyi yazdığım halde sıfır vererek bir buçuk yılıma mal oldu.
Derken Amerika’ya ders vermeye gittiği bir zamanda yine onun kafasında olan ama insafını hepten yitirmeyen profesörün imtihanında “iyi” not alarak geçtim.
Rabbimiz, Tevbe süresinin 71 inci ayetinde Müminin dostunun mümin olduğunu, Hucurat süresinin 10 uncu ayetinde Müminlerin kardeş olduğunu haber verir.
Rabbimiz Tevbe süresinin 38, Nisa süresinin 75 inci ayetlerinde mazlumların yanında, zalimlerin karşısında yer almamızı ve bunu yaparken dünya hayatının imkanlarına kanmamamızı ister.
Sevgili peygamberimiz de:
الْمُؤْمِنُ أَخُو الْمُؤْمِنِ لَا يَخْذُلُهُ
“Mümin, mü’minin kardeşidier, onu yardımsız bırakmaz…..” diyor. (Beyhaki, Şuab’ül İman,hadis no 10637)
Bu insaflı profesör, asistanına “Onu bul, pekiyi almayı hak ettiğini ama Amerika’daki arkadaşıma ayıp olmasın diye “İyi” not verdiğimi söyle” demiş.
Mason Profesörün iftirasına gönlü razı olmadığı halde sınıfta kalmamak için ses çıkarmayanlar, hala maaş seviyesinde gelirleriyle yaşayıp gidiyorlar, bir buçuk yıl sonra mezun olmayı göze alan ve o sessizlerden sonra mezun olan bu avukat da o sınıftakilerin hepsinin bir ömür boyu kazanamayacağı parayı kazanmış ve kazanmaya devam ediyor.
Geleceği düşünmeyin, yaşadığınız anın görevini yerine getirin.
Kimsenin yaşam garantisi yoktur.