FAZLALIĞIN ÖLÇÜSÜ NE KAYMAKAM BEY?
Mahmut TOPTAŞ
Kaymakam bey, çok sevdiği, şehri beraber gezmekten keyif aldığı cami imamına sorar, “Kaç çocuğunuz var?”
İmam cevap verir, “Sekiz, Kaymakam bey”
Pazar günü katıldığı düğünde evlilere üç çocuk tavsiyesinde bulunan Kaymakam bey, “Oooo, bu kadarı da fazla değil mi?”
- Fazlalığın ölçüsü ne? Bir çocukluya göre iki çocuklununki fazladır. Dokuz çocuklunun aynında benimkiler azdır, ölçü nedir Kaymakam bey?
Kaymakam bey, “Ekonomik durumu da düşünmek lazım”
Bu şehirde ve çevre ilçelerde bir veya iki çocuklu imamların en zengini benim. Maddi durumum seninkinden de iyi olduğunu sen de biliyorsun. Benim tarafımdan da hanımın tarafından da hiç bir zenginliğe sahip değiliz. Fazla paraya ihtiyaç olmadan yapılabilecek temiz bir işyerini hanım açtı, iki tane çalışan var. Hanım, çocuklarımızın bakımı ve eğitimiyle ilgilenir. Bu gelir beni imamlar arasında en zengin duruma getirdiği gibi bu şehre gelenleri ağırlama masrafına da yetiyor” diyor
Kaymakam bey durumu hatırlayınca başını sallayarak hak veriyor.
12 Eylül 1980 darbesinde açığa alınan bir İmam-Hatip Lisesinin müdürünün ağabeyi anlattı, “Duydum, kardeşim kayınvalidesinin evine gelmiş, evden dışarı çıkmıyormuş.
Hemen koştum vardım, ağzını bıçak açmıyor. (Yani konuşmuyor.)
“Kardaşım, ne oldu? Dedim.
-Ağabey, açığa aldılar” dedi.
Açığa alınmak ne demek?
Görevden uzaklaştırdılar, maaşın dörtte birini kesiyorlar” dedi.
Kafam atıvermiş, “Bana bak, ben altmış yıldır açıktayım senin bir haftada üzüldüğün kadar üzülmedim. Şimdi ben, sana imanı tarif ediyorum, yer demir olsa, gök bakır olsa, ev tamtakır olsa, bu şehrin bütün çocukları da senin olsa “öğle yemeğinde ne yedireceğim” diye üzülürsen imanın kamil olmaz. Sen çalışamaya bak, gerisini yaratana bırak” dedim ve hemen çarşıya gittim bir çuval şeker, bir çuval un aldım ve evine getirdiydim yüzü gülmeye başladı. Hemen lafı yapıştırdım “Sen imana değil una güveniyorsun”
Sayısını bilemeyeceğimiz kadar denizde yüzen, karada gezen ve havada kanat çırpan canlının rızkını veren Allah celle celalühtür.
Hanımın sağlık durumu da önemli değil mi? Diye düşünenler olur.
Çok haklılar.
Biz, dinimizin emri olarak aklımızı, sağlığımızı, imanımızı, nefsimizi, neslimizi, malımızı korumakla görevliyiz.
Aklımızı başımızdan alan, sağlığımızı tehdit eden, trafik kazalarıyla senede on binlerce insanımızın ölümüne ve yaralanmasına yol açan, öldürme ve tecavüzlere teşvik eden, akrabalık bağlarını koparan içkinin her türlüsünden uzak dururuz.
Sahasında uzman, sözünde sağlam doktorların sağlık konusunda söylediklerine de uyarız.
Bir imam arkadaşımın ağabeyi anlattı, “Onuncu çocuğumuz olunca hanım, “Yeter gayri” dedi.
Ben de ona sordum “Neden?”
Televizyondan duydum, çok çocuk doğurmak sağlığa zararlıymış”
Hanım, beşinci kattaki hanımın iki çocuğu var hastaneden beri gelmez.
Dördüncü kattakinin bir çocuğu var kanser.
Üçüncü kattakinin baş ağrısı bitmez.
Sen bu güne kadar çocuk doğurmanın dışında hiç hastaneye veya doktora gitmedin. Başın ağrımaz, dişin sızlamaz, maşşallah demir gibisin deyince devam dedik”
Şimdi kaç oldu bilmiyorum.
Değerli bir iktisat Profesörümüz, televizyonda Türkiye’nin imkanları iyi yönetilirse 150 milyona yeteceğini canlı yayında anlatıyordu. Vatandaşlar da sorular soruyor cevaplarını alıyordu.
Vatandaşlarımızdan biri “Sayın profesörüm, sizin kaç çocuğunuz var?” dedi.
O da “İki” deyince, vatandaşımız, “Başka sorum yok” dedi.
Meraklısına söyleyeyim benim altı çocuğum oldu, Rabbime hamdolsun.
Herkesle beraber onların da imanlarını şirkten, akıllarını sefahetten, sıhhatlarını hastalıktan, mallarını haramdan korusun. Amin.