BİZİ BİRBİRİMİZE KIRDIRIYORLAR
Mahmut TOPTAŞ
İran'ın burnunun sürtülmesi gerektiğinde kendi elini uzatmadan Saddam'a bir işaret verdiler ve Saddam, İran'a saldırdı.
Bütün Arap ülkeleri Saddam'ın yanında yer aldılar ve tırlarla paralarını Bağdat'a taşıdılar.
Bu arada İran-Irak savaşında bir milyonun üzerinde Müslüman öldü ve milyonlarcası da sakat kaldı.
Abdullah Öcalan'a “Size bir Kürt devleti kuralım” dediler adamları dağlara çıkardılar.
Aradan kırk yıl geçti ne oldurdular ne öldürdüler ama bu arada elli binin üzerinde Müslüman öldü.
Saddam, bu savaş nedeniyle biraz dişlenince onu alaşağı etmek gerekti ve İran savaşında onu destekleyen Arap dostlarına “Bu sizi işgal edecek” deyiverdi, Saddam'a da “Yürü meydan senindir” dedi. Kuveyt'i işgal edince Amerika Arapların imdadına yetişti ve Irak'ı işgal etti.
Bu sefer yönetimi İran yanlısı Şiilere teslim etti ve “Sizinle sekiz yıl savaş yapan bu Sünnileri öldürün” dedi.
Afrika'daki bütün devletlerde yaşayan Müslümanların destekçisi Libya lideri Muammer Kaddafi'ye geldi sıra ve onu da yine Müslümanlar eliyle dünya televizyonlarının gözleri önünde hunharca öldürülüşünü seyrettirdi ki diğerlerine ibret olsun.
Bizi de birbirimize vurduruyorlar, kırdırıyorlar.
İnsanız, rekabetimiz vardır.
Birbirimizin aleyhinde sözler söyleyebiliyoruz.
Birileri bu sözleri kaydediyor.
Onların sözünü berikine bunların sözünü ötekine naklederek araya fitne ateşini attıktan sonra aracı rolüyle gelerek ateşi kızıştırıyor.
Hangi Müslüman, senin aleyhinde söz söylemişse araştırmaya bile gitme.
Söylenmemiş kabul et.
Gelen sözden ibret al, o denilen kötü bir şeyse derhal vazgeç. İyi bir şey yapıyorsan devam et.
“Ama seni öldürecek” diyorsa o fitneci, “Beni öldürürse Müslüman öldürsün, hiç değilse cenazemi de kılıverir. Yeterki sen öldürme” deyiverse fitne orada sönüverecek.
“Mal varlığına el koyacak” dediğinde,
“Malım senin eline geçeceğine Müslümanın eline geçsin” deyiver.
“Ama koltuğuna oturacak” derse,
“Bu koltukta kafir oturacağına bir Müslüman otursun” deniverse kavga bitecek.
Kur'an'dan delil isterim diyenlere Habille Kabilin kısassını hatırlatırım:
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ ابْنَيْ آَدَمَ بِالْحَقِّ إِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِنْ أَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْآَخَرِ قَالَ لَأَقْتُلَنَّكَ قَالَ إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللَّهُ مِنَ الْمُتَّقِينَ (27)
27- Onlara, Adem'in iki oğlu¬nun gerçek haberini oku. Hani ikisi de Allah'a kur¬ban sunmuş¬lardı, birin¬den kabul edilmiş, diğe¬rinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilme¬yen (Kabil) "Seni muhakkak öldü¬re¬ceğim" deyince, Kardeşi (Habil) "Allah ancak sakınanlardan kabul eder.
لَئِنْ بَسَطْتَ إِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَنِي مَا أَنَا بِبَاسِطٍ يَدِيَ إِلَيْكَ لِأَقْتُلَكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ (28)
28- Eğer sen, beni öldürmek için elini uzatırsan, ben seni öl¬dürmek için elimi uzatmayaca¬ğım. Ben âlemlerin Rabbi Al¬lah’tan korkarım.
إِنِّي أُرِيدُ أَنْ تَبُوءَ بِإِثْمِي وَإِثْمِكَ فَتَكُونَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ وَذَلِكَ جَزَاءُ الظَّالِمِينَ (29)
29- Dilerim hem benim günahımı, hem kendi gü¬nahını yüklenir ce¬hen¬nem hal¬kından olursun. Za-limlerin cezası işte budur." dedi.
فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُ فَأَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِرِينَ (30)
30- Nefsi ona kardeşini öldürmeyi teşvik etti. O’nu öldürdü de zarara uğ¬rayan¬lardan oldu.
فَبَعَثَ اللَّهُ غُرَابًا يَبْحَثُ فِي الْأَرْضِ لِيُرِيَهُ كَيْفَ يُوَارِي سَوْأَةَ أَخِيهِ قَالَ يَا وَيْلَتَا أَعَجَزْتُ أَنْ أَكُونَ مِثْلَ هَذَا الْغُرَابِ فَأُوَارِيَ سَوْأَةَ أَخِي فَأَصْبَحَ مِنَ النَّادِمِينَ (31)
31- Kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göster¬mek üzere, Allah toprağı eşe¬leyen bir karga gön-derdi. "Yazıklar olsun bana, kardeşi¬min cesedini gömme konu¬sunda şu karga kadar olmak¬tan aciz mi kaldım" dedi ve piş¬man olanlardan oldu.” (Maide süresi ayet 28-31)