ALLAH'TAN BAŞKASINA MİNNET ETMEYİZ
Milligazete
Eceli gelen ölür.
Yaşatan ve öldürenin Allah olduğunu haber veren bir çok ayet vardır.
Kıpırdayan her canlının rızkını Allah'ın verdiğini haber verir Kur'an
Onun için can korkusuyla Müslüman-kafir hiç bir kimseye minnetimiz yoktur.
Günümüzden örnekler vardır.
Hastahanede yoğun bakımda yatan anne veya babasını beklerken salonda bekleyen sapasağlam yakınının öldüğünü biliyoruz.
Onlarca çatışmaya girdiği halde bir çok kere yaralandığı halde sağ olarak evine dönen güvenlikçiler olduğu gibi ilk çatışmasında ölen de oluyor.
Sahabeden de örnek vardır.
Birkaç yıldır, Abdül Eşhel oğullarının Müslüman olmaısnı engellemeye çalışan Üsayrim lakaplı Amr bin Sabirt bin Vakş, Uhud savaşı başlayacağı gün Müslüman olur, hemen savaşa katılır ve biraz sonra da ölür.
Durum sevgili peygamberimize bidirildiğinde “O, Cennet ehlinden dir” diye haber verir:
أُصَيْرِمُ بَنِي عَبْدِ الأَشْهَلِ عَمْرُو بْنُ ثَابِتِ بْنِ وَقْشٍ
فَذَكَرُوهُ لِرَسُولِ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ : إِنَّهُ لَمِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ.
“O, Cennet ehlinden dir” diye haber verir.” (Ahmet, Müsned, Ebu Hüreyre hadisi)
Ebu Hüreyre (Allah ondan arzı olsun) Namaz kılmadan cennete giden diye haber veriyor ondan. Çünkü namaz vakti girmeden şehit olmuş.
Can için can ve din düşmanlarımıza minnet etmeyiz.
Minnetimiz yalnız ve yalnız Allah celle celalühedir.
Rabbimiz buyurur:
وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُ
“Yaptığını çok görerek, menn etme.” (Müddessir süresi ayet 6)
Minnet kelimesinin kökü “Menn” dir.
“Menn” iyilik etmek, ihsanda bulunmak manalarına geldiği gibi, başa kakmak, zayıf kalmak manlarına da gelir.
Allah celle celalühün güzel isilerinden biri de “el-Mennan” dır. İyilik yapan, lutfeden anlamınadır.
Türkçe'de kullanılan “Memnun” kelimesi de bu “Menn” kelimesinden türetilmiştir.
Amellerimizi çok görerek Allaha karşı kasıntı olammaya dikkat edelim.
Birilerine iyilik yaparken daha çoğunu beklemeyi hedeflemeyelim.
Amellerimizi başkalarına baskı aleti olarak kulanmayalım.
Kur'an-i Kerimde Rabbimizin iyilikleri anlatılırken bu kelime de kullanılır.
Kur'anda ayrıca Başa kakmak anlamına da kullanılmış.
Firavun'un sarayında Firavunun imkanlarıyla büyüyen Hazreti Musa, Firavun'a İslamı tebliğ için gittiğinde aralarında geçen konuşmada Firavun:
قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ (18)
“(Firavun) dedi ki: "Biz, seni içimizde bir çocuk olarak büyütmedik mi? Ömrünün bir çok senesinde içimizde kalmadın mı?"
وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّتِي فَعَلْتَ وَأَنْتَ مِنَ الْكَافِرِينَ (19)
“Yaptığın o (kötü) işi de yaptın. Sen nankörlerdensin.” diye yaptığı iyilikleri başına kakınca Musa aleyhisselam da ona:
وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ أَنْ عَبَّدْتَ بَنِي إِسْرَائِيلَ (22)
"Başıma kaktığın o nimet ise, İsrail oğullarını köleleştirmen sebebiyle (elde ettiklerin) dir." (Şuara süresi ayet 18, 19, 22) diye cevap verir.
Allah'tan başkasına minnet etmemek gerekir onun için atalarımız: “el Minnetü lillah/Minnetimiz yalnız Allahadır” demişler.
Şahıslar da kurumlar da yaptıkları iyiliği başa kakmak şöyle dursun onu hatırlatacak imalar da bile bulunmamalı.
İmam Ebu Hanife için anlatılır, yağmurlu bir günde sırılsıklam ıslanacağı bir anda sığınacak bir evin saçağı eski adıyla çelenginin altına sığınmak ister ama ev sahibine bir iyilik yaptığı hatırına gelince ıslanmayı tercih eder.
Namertler, yaptığı iyiliği başa kakarmış.
Onun için Türk şairi:
“Geçme namert köprüsünden, Ko sel alsın seni,
Yatma tilki gölgesinde, Ko yesin aslan seni” deyivermiş.
Mesnevi şarihi Tahir'ül- Mevlevi (Olgun) de: Biz, İskender gibi karanlıklar diyarına dalsak Hızıra bile minnet etmeyiz. Çünkü bizim gönül şehrimizde alemi gösteren bir ayna vardır” anlamına gelen şu beyti söyleyivermiş:
“Hızra minnet etmeyiz zulmette İskender gibi
Var gönül şehrinde bir alem-nüma ayinemiz”
Derviş Bülendi, bir şiirinde çağın en güçlü şahının, padişahının, kralının, Cumhurbaşkanının sarayına müsefir olmam,
Yaratılmışların iyiliğiyle hoşhal olmam,
Babil kuyusunun dibine atılıp harap olsam,
Acı sözlü, başa kakan, nobran adamın uzattığı ipe sarılmam anlamında şöyle diyor:
“Kaşane-i Şah-ı dehre Mihman olmam
Mahluk mürüvvetiyle şadan olmam
Üftade-i ka'rı Çah-ı Babil olsam
Minnet-keş-i risman-ı nadan olmam”