Ankara, İstanbul’da yaşayan edebiyatçıların anlatımıyla olsa gerek, gri ve sakin bir kent olarak algılanır.
Bu algı Cumhuriyet’in ilk yıllarında oluştu ve günümüze ulaştı.
Ben bu düşünceyi paylaşmayanlardanım.
Ankara renkli bir kent, üstelik çok renkli.
Sakinlik ise marka kavram oldu. Keşke başkentimiz sakin olsa da, ülkenin başı biraz daha az ağrısa.
Ankara’nın merkezi Kızılay’dan (Yeni adı 15 Temmuz Şehitler Meydanı) bir kaç saatlik izlenimlerimi aktarayım, başkentin rengine siz karar verin.
Umut-Coşku
Kalabalık, kalabalık, çok kalabalık...
Bayraklar, amblemler, flamalar, pankartlar, afişler...
Karavanlar, otobüsler, minibüsler, çadırlar, şemsiyeler...
Şarkılar, türküler, sloganlar, anonslar...
Saz, söz, cümbüş...
Kırmızı, beyaz, turuncu, sarı, yeşil...
Güneş, yıldız, hilal, ampul, ok, el, yaprak, gül, kitap...
Işıltı, ışıltı, ışıltı...
Umut ve coşku...
Bunlar seçim atmosferinin 15 Temmuz Şehitler Meydanı’na taşıdığı ve 24 Haziran sabahı göremeyeceğimiz sahneler.
Seçime Kadar Böyle
Seçimlerin Harekat Üssü Ankara’dır.
Kızılay bu üssün teşhir alanıdır.
Metro ve Ankaray durakları, otobüs ve dolmuşların geçiş noktaları Kızılay’dadır.
“Kızılay’a arabayla gidilmez”, Ankaralı bunu bilir ve buraya toplu taşım araçlarıyla gelir.
Doğal olarak Kızılay zaten kalabalıktır. Bu kalabalığı seçim havası ikiye katlamış.
Güven Park, Kızılay AVM önleri, Atatürk Bulvarı’nın Sıhhiye’den Olgunlar’a kadar olan güzergahta adım atılacak gibi değil.
“Tatil başladı, indirim, ucuzluk, kampanya, kapatıyoruz, tasfiye, fırsat, son fırsat, kaçırma, son gün” yazılarıyla işyerleri müşteri avında.
Kaldırımlar, nemli Haziran sıcağına ve Ramazan’ın mahmurluğuna rağmen insan seli.
Okullar kapandı. Kalabalığa bakılırsa tatil beldelerine, yazlığa, köye, eşe dosta yolculuklar seçim sonrasına ertelenmiş.
İzmir Marşı
Kaldırımlarda akıllı büfeler, simitçi tezgahları...
Dilenciler, mendil satıcıları, bayrak, Atatürk fotoğrafı satanlar...
Milli Piyangocu’lar, kazı-kazancılar...
Şort, tişört satıcıları...
İşportacılar...
İşyerine sığamayan ve malını kaldırıma yayan esnaf...
Müşteri trafiğinden bunalan patron, mola alıp sigara için işyerinin önüne çıkan tezgahtarlar...
Sokak çalgıcıları...
Gitar darbuka, ney, bağlama, mızıka, akordeon, keman, saksafon...
Çinçin’den, Sincan’dan, okullardan gruplar...
Konservatuar öğrencileri, Suriyeli göçmenler...
En çok duyulan ezgi, “İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar” yani İzmir Marşı, Anadolu Rock’unun unutulmazları, Balkan ve Kerkük esintileri...
Kaldırımlarda yol kesiciler; fal bakma, makyaj yapma, ürün tanıtma işini bulmuş arsız apaçiler...
Güvenlik görevlileri, durakların yakınında birilerini bekleyenler, otobüs hareket saatleri önünde kümelenmiş yolcular...
Dönerciler, simit sarayları, tost, sandviç, burger, dondurmacılar, kafeler...
Yaya geçiş noktalarında oluşan kaos...
Başları cep telefonunun manyetik alanına yapışık iletişim bağımlıları...
Bunlar Kızılay’ın rutini.
Seçim havası Ankara’nın sesini yükseltti...
25 yıldır, en çok sesini duymaktan bıktığımız, her işin uzmanı “Başgan” yok ama her yerde yüksek volüm...
Bu gürültüye, curcunaya Güven Park’’ın güvercinler de alışmışlar.
Avuç avuç serpilen yemlerden, ayaküstü yenilen ekmeklerden koparılan ya da arta kalan parçalardan başlarını kaldırmıyorlar.
Öylesine tombişler ki, yaramaz bir çocuk, hayvan sevgisinden nasipsiz bir hödük aralarına dalsa, kanatlarını açmaya üşeniyorlar.
Etraf kuş pisliği, boş sigara paketleri, izmarit, broşür, fiş, pet şişe, aklın almayacağı atık.
Temizlik ekipleri sürekli faal. Mini süpürge araçlarının kontakları hiç kapanmıyor.
Kızılay’ın pislik ve atıktan arındırılması ise 24.00’dan sonra başlıyor. İlaçlama ve yıkama yapılıyor, çöp kutuları boşaltılıyor.
Burası Ankara, Kızılay Meydanı...
Daha Neler Nereler Var
Bir başka gün, nasipse, İzmir Caddesi’ni, Sakarya’yı, Yüksel Caddesi’ni, Karanfil’i, Olgunları, Konur’u gezeriz.
Bir başka gün, Kızılay’ın çay, kahve, simit, pasta, börek, parfüm, losyon, döner, lahmacun, balık, çiçek kokularını içimize çekeriz.
Sahaflardan kitap seçer, korsan kitapçıların önlerinin, Ramazan boyunca Ulus’taki Melike Hatun Camisi avlusundaki kitap fuarından daha kalabalık olmasının sırrını çözmeye çalışırız.
Şimdi elinizi vicdanınıza koyun, “Ankara nasıl bir kent?” söyleyin.