BİR - İKİ – ÜÇ
Yunus TURAN
Çinlilerde kadın, insan sayılmaz, ona isim bile verilmezdi. "bir, iki, üç" diye çağrılırdı.
İngiltere’de XI. asra kadar kocalar karılarını satabilirdi.
Hristiyanlar ise; kadına ŞEYTAN gözüyle bakmışlardır. Yine İngiltere’de kadın “MURDAR” bir varlık sayıldığı için İncil’e el süremiyordu. Bu hakka 1547'de sahip oldular.
1700'lerde, kadın erkeğin sofrasına oturamaz, sorulmadan söze başlayamazdı. Kocası başının ucuna kocaman bir sopa asardı ve karısı ne zaman emrini tutmazsa onu kullanırdı.
Erkek çocuklar ise; analarına ev içinde bir hizmetçi kadından fazla paye vermezlerdi.
Eski Romalılar kadını her kötülüğün anası saydıkları için evliliği benimsemezlerdi... Kadın "noksan akıllı" olarak sayıyordu... Eğer kadın kız doğurursa veya sakat çocuk doğurursa kocasının onu öldürme hakkı vardı.
İran’da kanları bozmamak için yakın akrabalarla evlilik uygun görülmüştür. Bu sebepten dolayı özellikle Mazdeizm’in popüler olduğu dönemde anaları ve kız kardeşleriyle evlenenler ortaya çıkmıştır.
Cahiliye Araplarının kız çocuklarını diri diri gömmeleri bir gerçektir. Kız çocuğa sahip olmak onursuzluk sayılmıştır.
Çin’de yeni doğan çocuk, erkekse pahalı kumaşlara, kız ise bez parçalarına sarılırdı.
Hint anlayışında babanın günahlarının affedilmesi için bir erkek çocuğa sahip olmak istenir. Erkek çocuk aile için saadet, kız çocuk ise felaket sayılmaktadır. Eğer erkek kısırsa “karısının bir başkasıyla birleşmesine” müsaade ederdi.
Dul kadınlar yeniden evlenemezdi. Ölen kocasının öbür dünyada da onun sevgisine ihtiyacı olduğu düşünülerek yakılarak öldürülürdü. Ölen kocasının üzerinde yakılan kadın, sadık ve saygı değer bir zevce olarak kabul edilirdi.
Kocası öldüğü zaman kadına miras kalmazdı.
Kadının mahkemeye gidişi ve şahitliği de yasaktı.
* * *
(Yarın “Han ve Katun” başlıklı yazım, başka toplumlar-milletler ile Türk Milleti arasındaki farkı anlatmak amacıyla yazılmıştır.... Türklerin kadına verdiği önemi ve değeri anlatmaktadır...)