Bana göre devlet kadar önemli bir şey var; insanların kafasındaki devlet anlayışını yok etmek!
* * *
Devlet vakarı denen bir şey var. Devlet adamının sahip olması gereken tavır, meziyet... Yani devlete yakışan devlet adamı...
Bir memur devleti temsil eder, devlet adına iş yapar. Bu da bazı sorumlulukları beraberinde getirir.
Ben idareci olmam hasebiyle pek çok soruşturma yaptım ve halen yapıyorum.
Devlet memurlarının disiplin cezaları içinde iki madde var ve buna uymayan memurlar cezalandırılırlar. Nedir bunlar?
- Devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak(657/125-A-e).
- Hizmet dışında Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak(657/125-B-d).
Bu fiilleri işlemek suçtur yani...
Uyarı, kınama cezaları verilir ama sorumluluk sahibi bir memur için bir cezanın büyüklüğünün önemi yok... Ceza almış olması utanması için yeterli bir sebeptir. Çünkü bu cezalar, sen devlete yakışmıyorsun demektir. Daha ağırı ne olur ki!
* * *
Bir memur; konuşmasına, giyimine, kuşamına, saçına, sakalına, hareketlerine dikkat etmek zorundadır. Borcuna, alacağına dikkat etmeye mecburdur. Hırsızdan, arsızdan memur olmaz!
Memur hal ve hareketleri ile sanayide çalışan bir işçiden, esnaftan farklı olduğu ayırt edebilmeli...
Esnafı, işçiyi kötülemek maksatlı yazmıyorum. Yani bir inşaat işçisi başına baret takıyorsa, memurun da devlet kurumunda başına baret takmasına gerek var mı? Yahut bir işçinin, esnafın, çalışırken kravat takmasına gerek var mı? Hiç kimse bir bakkala, fırıncıya niye kravat takmıyorsun demez. Senin kravatın yok diyerek televizyon tamircisini ayıplamaz, suçlamaz.
Yani demem o ki bir memur; devletin yetkilisi, temsilcisi, devletin görevlisi gibi giyinmek zorundadır...
Ayrıca memur güvenilendir, güvenilen olmalıdır... Önceden esnaf bir kişiye kefil olan kişinin memur olmasını isterdi mesela... Neden?
Güvenilendi çünkü memur...
Bu hassasiyetleri göstermeyenlere ceza verilir. Daha doğrusu verilirdi. Verilirdi diyorum çünkü artık anlayış değiştirildi, yok edildi maalesef...
Önceden temiz ütülü, kumaş elbiseli, kravatlı memurlarımız vardı bizim. Kibar konuşan, insanlara yardım eden memurlarımız, öğretmenlerimiz, doktorlarımız, mühendislerimiz vardı bizim...
Ali Rıza Özpeynirci abim anlatmıştı yıllar önce... Kendisi çocukluk yaşlarında henüz... Karaman'a yıllar önce ilk olarak bir mühendis gelmiş, mühendisin ne olduğunu bilen yok. Yanılmıyorsam şimdiki Alibaba Kuruyemiş dükkanının olduğu yere büro açmış. "Bu mühendis denen nasıl bir şeydir acaba, yani üç gözü, beş kulağı mı var diye görmek için gidip tül perdenin arasından baktıydık" diyor. "Herkes gibi biriymiş aslında" diyor.
Üniversite mezunu olan biri... Müthiş bir şey!
Sıradan biri değil, mühendis...
Bir vakarı var...
Doktor...
Bir itibarı var...
Bir bekçi, polis devlet yani... Karşı gelmek nedir! Bekçinin düğmesini koparmanın 6 Aydan başlardı cezası.
Neden?
Çünkü devleti temsil eder.
Kolayla olunmuyor, devletin tedrisatından geçiyor ve devletin ona verdiği o ağırlığı taşıyor.
* * *
Başörtüsünden yahut mini etek giymekten daha önemlidir devlete güven ve devletin ağırlığı halbuki....
Şimdilerde bunlar kalmadı maalesef!
Saçı, başı, sakalı birbirine girmiş, tıraş olmamış, başı örtülü, açık, mini giymiş, ütüsüz, yırtık kot pantolonla çalışanlar devlet için bir sıkıntı taşımıyor artık. Hatta palyaço kıyafetiyle gelse bile hiç bir önemi yok artık... Sen böyle gelemezsin denmiyor.
Esnafa borcunu ödemeyen memurun, borcunu ödemeyen bir herhangi bir kişiden bir farkı yok...
* * *
İnsanların Mansur Yavaş'a bu kadar çok teveccüh göstermesinin nedenini ben çözdüm...
Bana göre insanlar seçtikleri yöneticilerde yıllardır hasretini çektiğimiz devlet ciddiyetini görmek istiyor. Onu da Mansur Yavaş'ta buluyor.
Liyakat sahibi, adaletle yöneten, önüne gelene hakaret-küfür etmeyen, ötekileştirmeyen, beyefendi, garibanları, fakiri-fukarayı gözeten, mütevazi yöneticileri görüyor insanlar...
Çalan ve çalışanlarla çalmayan ve çalışanların farkını ayırt edebiliyorlar artık.
Gerginlik istemiyor insanlar... Saldıran, rakibine laf eden, rakibini alçaltarak kendine yer edinmeye çabalayanları, gerginlik yaratanları görüyor, devletin ağırlığı ile çalışanları da görüyor...
Kibirli, büyüklenen, kendini Tanrı sananları sevmiyor seçmen... Samimi, içten, kendinden biri gibi olanı seçiyor...
Ben de tercihimi yaparken adayın liyakatine, gayretine, samimiyetine, mütevaziliğine göre yapıyorum. Her şeyden öte dürüstlüğüne güvendiklerime göre yapıyorum. Gariban babası olan ile devletin malını çalanı, çırpanı ayırt ediyorum ben...
İlim, ülkem, devletim önemli benim için ve tercihlerim de önemli...
Çünkü benim ilimde, ülkemde Türk insanı, en az Avrupa insanı kadar güzel şehirlerde, rahat, mutlu ve huzurlu olarak yaşama hakkına sahiptir!
Devlet; tüm memurları ve yöneticileri ile birlikte, devlet adamlığı ciddiyetini üzerinde taşıyanlarla büyür...