Filistin'de yaşanan dram daha başlangıç... Daha kötüye doğru gidecek... En başından beridir de söylüyoruz.
Hamas'ın; "İsrail'in yenilmez olmadığını dünyaya göstereceğiz", "İsrail'i dize getiriyoruz..." söylemlerinin karşılığı yok. Yaptıkları ile Hamas adeta İsrail'in ekmeğine yağ sürmeye devam ediyor. Olan Filistin topraklarına, ölen çocuklara, insanlara oluyor. Onlara da kendilerinin "kurtuluş mücadelesi" verdikleri pompalanıyor, İsrail ile Hamas sanki anlaşmışlar gibi, işbirliği içinde gün gün Filistin'i bitiriyorlar.
Elbette İsrail yenilmez değil. Ama yolu da Hamas'ın yaptığı değil!
* * *
Bakıyoruz Müslüman saydığımız ülkeler sessiz, ne garip ki Müslüman olmayan ülkeler de "Filistin'de açlığın başladığını, İsrail'in bir an önce, saldırılarını durdurması gerektiğini" söylüyor, istiyor, zorluyor. Onlar Müslümanı sevdiklerinden dolayı değil ama insan olarak bakıyorlar... Yaşanan acıya onlar bile sessiz kalamıyor. Varın gerisini siz düşünün!
Çünkü o Müslüman saydığımız ülkeler bağımlı ve gavur projelerinin oyuncuları...
Çocuklar ölüyor, gençler, kadınlar, insanlar öldürülmeye devam ediyor. Sıra sıra fotoğrafları paylaşılıyor korkan, ağlayan, ölen çocukların, çaresiz kadınların...
Atatürk'ün liderliği ile "tam bağımsızlık" üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti bağımlı hale getirilmeye uğraşılıyor. Batılıların "Şark Meselesi"... İşte bizim için de gerçekte beka meselesi bu!
* * *
Türk milleti ne yapıyor?
Türk milleti kendi derdinde, yoksullukla, enflasyonla uğraşıyor. Filistin meselesinin halktan çok da destek gördüğü söylenemez aslında... Bir taraftan da seçim telaşı var.
Bir tarafta sessiz kalanlar diğer yanda Filistin için üzülenler ve diğer tarafta da edebiyatını yapan, üzülüyor görünenler... Üzülüyor görünenler diyorum çünkü ülkesini yoksulluğa, çıkmaza ve çaresizliğe sürüklüyorlar. Göz göre göre milleti fakirleştirenlere de toz kondurmuyor, Allah'ı savunur gibi ölümüne savunuyorlar. Yoksul kalmak; bağımlı olmak demek, yani kendini ilah sanan ülkelerin emrinin dışına çıkmamak demek hâlbuki... Allah güçsüz, zayıf olmayı emretmiyor, bilimin gereğini yapmanı, güçlü ve büyük olmanı istiyor hâlbuki...
Ama kazanmak, sıcak ve yumuşak koltuk bu kadar önemli... Seçimi kazanınca Müslümanlar zulümden kurtulacak sanki!
İllerde yürüyüşler yapılıyor. Muktedir güç "oturun aşşaaa" dese hiç biri yürümez, susar korkudan.
Peki, muktedir güç bir şekilde böyle der mi? İsrail yanlısı, Yahudilerle bir birlik açıklaması yapabilir mi?
Diyebilir, bilemiyorum. Örnekleri çok...
Daha önceden dış güçlere bağımlılığımızın bir ifadesi gibi şöyle demişti bir büyüğümüz;
"Türkiye ABD'nin Irak'ta başarılı olmasını samimiyetle arzu etmektedir. Çok yönlü destek de olmaktadır. İsrail Devletinin yaşama hakkını kimsenin tehdit etmesine, Türkiye razı olmayacaktır"
Yine bir büyüğümüz "We further hope and pray that the brave young men and women return home with the lowest possible casualties" Yani "Kahraman genç erkek ve kadın (Amerikan) askerlerinin, olabilecek en az kayıpla evlerine dönmelerini umuyor ve dua ediyoruz…" demişti.
Bilmem Amerikalıları kandırdılar, bilmem Türk milletini...
Bildiğim şey; lafla olmuyor kimi şeyler... Dış politika hiç götürmüyor boş lafları...
Rabia söylemleri bitti, "van minit" söyleneli çok oldu, bitti, seçim önü efelenip geri çektiğimiz büyükelçiler iade edildi, Sisi katilken dost oldu Rabia unutuldu, Brunson papazı ajandı, kanunlar serbest bıraktı dendi o kadar söylemlere rağmen geri iade edildi, gitti papaz gelmedi papaz, S-400, F35 ler öylesine, Esed öyle, Esad böyle... Trump öyle, Putin böyle... Ne diyelim, sonuçta başkalarının gözünde ne yaptığı belirsiz tutarsız, güvenilmez bir ülke olduk ne yazık ki...
Halbuki...
Güçlü büyük ve sana yan bakana korku veren bir ülke olsaydık ne vardı!
Yıllardır bunu yapmaya engel neydi?
İnsanları sürekli bölmek, ayrıştırmak, bozgunculuk kime yaradı? Müslüman sayısı mı arttı, Türklüğün kültür ve değerleri mi korundu!
Ekonomisiyle, sanayisiyle, eğitimiyle, üretimiyle, birlik ve beraberlik içinde güçlü bir ülke olsaydık ne vardı...
* * *
Günün sonunda sorunları giderek artan, geriye doğru giden ülke haline geldik. Böyle bir ülkenin Filistin'e de Doğu Türkistan Türklerine de bir faydası, yaptırımı olur mu?
Filistin, Doğu Türkistan, İslam, Türklük diyorsan, insan diyorsan, "Âleme nizam" diyorsan tercihin Atatürk'ün koyduğu hedef olmalı; güçlü, büyük, tam bağımsız Türkiye!
Bunun çözümü var...
Önce seni Suriye, Irak, Suudi Arabistan gibi bağımlı yaşamanı isteyenleri, din adına kandıranları ayırt etmen gerekiyor.
Filistin'e de dünyanın öte ucundaki bir Müslümana yahut Türk'e veya bir çocuğun, insanın hamiliğini yapmak istiyorsan, ülkeni geriye götürenleri, bağımlı yapanları, başkalarının projelerinin uygulayıcılarını, aktörlerini ayırt edeceksin!
Atatürk'ün Türklük tanımında yerini bulan Türk adının, kimliğinin kapsayıcılığını içine sindirmen gerekiyor. Bu bir onurdur, şereftir!
Ve seni dışa bağımlı yapmayı isteyenlere fırsat vermeyeceksin!
Ülkenin demografik yapısıyla oynayanlar, ekonomini bitirenler, insanları fakirleştirenler, yüce Türk milletinin alelade insanlardan oluşan bir kalabalık hale gelmesini isteyenler, senin varlığına, birliğine kast eden teröristler, Ermeni Soykırımı var diyenler, keşke Yunan kazansaydıcılar, Türkülümden istifa ediyorum diyenler hepsi aynı kolun parmakları!
Önce mikropları vücuttan atıp hastalıklarımızdan, kurtulmamız gerekiyor...
Bu ülkenin tam bağımsız olmasını herkes ister. Dindarı, Müslümanı, Türk'ü ve bütün unsurları da ister, deisti, ateisti, saçı uzun olanı, açık olanı, para karşılığı vücudunu satanı da, siyah car giyeni de, boyu kısa olanı, ayakkabı numarası 42 olanı da herkes ister özgür olmayı!
Sonra tam bağımsız, güçlü ve büyük bir Türkiye ülküsünde birleşmemiz gerekiyor. Hep birlikte bunun için mücadele etmemiz gerekiyor. Toplumun her kesimi...
Ülkenin çıkarları öncelik olacak...
Yaşamamızın, varlığımızı ebediyete kadar sürdürmemizin tek amacı bu ülkü olmalı, bağımsızlığımıza karşı gelen de vatan haini olarak görülmelidir.
Kurtuluşun tek çaresi ortak ülküde birleşmektir.
O ülkü;
"Güçlü, Büyük ve Tam Bağımsız Türkiye!" olmalıdır!