Mehmet Akif'i okuyan, bilen, tanıyan birinin, O'nun hayranı olmaması mümkün değildir.... Çünkü benim için Akif; karakterli dik duruşun tek simgesidir.
Hep yanlış bilinen bir şeyi söylemek lazım; Akif'in kabri Taceddin Dergahında değildir. İstanbul'da, Edirnekapı Şehitliğindedir.
Dergah; Akif'in yaşadığı, İstiklal Marşını ve Bülbül şiirini yazdığı yerdir. Mehmet Akif, Hasan Basri Bey'in ısrarı üzerine İstiklâl Marşı'nı bu evde yazmaya başlamış, hatta bazı dörtlükleri mum ışığında dergahın duvarlarına kazımıştır...
Aynı zamanda burası Akif in dostlarını ağırladığı, ülke sorunlarının, sanatın ve Milli Mücadele ile ilgili konuların konuşulduğu, tartışıldığı ve bağımsızlık mücadelesinin odak noktalarından biridir.
Taceddin Dergahı, Celvetiye tarikatının tekkesidir... Celvetiye tarikatı da bilinen en meşhur Türk – İslam tarikatlarından ve tasavvuf yollarından birisidir. Kanuni Sultan Süleyman tarafından Hacı Bayramı Veli'nin kurduğu Bayramiyye tarikatının bir koludur. Daha sonraları Muhammed Uftade'nin talebesi Aziz Mahmud Hüdayi tarafından yeniden yapılandırılmıştır.
Celvet kelime olarak halka karışmak, halkla birlikte olmak anlamına gelmektedir. Celvetîler halkla beraber olmanın hayırlı olduğunu düşünürler. Celvet; ruhun olgunluğunun ifadesidir...
Taceddin Dergahı da Celvetiler için yaptırılmıştır.
Muhsin Yazıcığlu'nun cenazesi bu dergâhtadır. Kendisi istemiştir. Ve çok doğru bir tercih ile buraya defnedilmiştir. Çünkü ayrı zamanlarda yaşadıkları halde Akif ile Yazıcıoğlu'nun karakterleri aynıdır.
* * *
Hayatımızın her günü olmazsa olmazımız...
Bir bardak çay...
Kimileri için acı bir hikayesi vardır çayın...
12 Eylül Darbesi yapılmış, Ülkücü ve Ülkücü Kuruluşlar Davası başlamıştır. Hep devletinin yanında olmuş Ülkücüler hakaretlere, türlü ve sistematik işkencelere maruz bırakılmıştır.
O günlerin Ülkü Ocakları Genel Başkanı, MHP Genel başkan Yardımcısı Muhsin Yazıcıoğlu da Mamak Cezaevinde 7,5 yıl zindanlarda kaldı. Hakkında bariz bir suçlama olmaksızın... Türlü işkencelerle 5 yılını da tecrit hücrelerinde yattı...
Şimdilerde önemsiz gelen şeyler, yokluk olduğunda önemli hale gelir. Yoksunluğunu çektiğiniz küçük şeyler büyür...
Cezaevinde verdikleri çay, öyle çaydanlıkta filan demlenmez... Tencerede yada kazanlarda kaynatılır. Yatılı okullarda da aynıdır. Şekerini filan da sen atmazsın, şekerle kaynatılır zaten... Bulaşık suyu gibidir ve dem hiç aranmaz... Adı çaydır sadece...
Bir gün cezaevinde verilen bulaşık suyu gibi çayları içmeme kararı alırlar. Bu bir protestodur. Aslında onurlarının kırılmadığını göstermek, varlıklarını haykırmak için verdikleri bir karardır. Muhsin Başkan "içilmeyecek" demiştir.
Çayı çok seven Ülküdaşlarından biri "Oldu mu be Reis, bir çayımız vardı, onu da sen yasak ettin!" diye sitem edince Koca Reis onu yüksek sesle uyarır...
Sonrasında kalbini kırdığını düşünerek özür diler. Ama söylemiştir bir kere... Bu özrünü yeterli görmez ve kendisine ceza verir... Bir bardak çaya bir gönül kırılmaz onun kitabında... Tam 2,5 yıl Mamak Cezaevinin lüksü olan çayı kendisine yasaklar ve cezaevinden çıkıncaya kadar içmez...
Akif de farklı değildir...
İstiklal harbi tüm şiddeti ile sürmekte, Türk Milletinin varlık yokluk mücadelesi verilmektedir. Akif oradan oraya koşmakta, camilerde vaazlar vermekte, bu mücadele içerisinde milleti galeyana getirmekte, Milli Mücadelenin önemini anlatmaktadır...
Haliyle yokluk yıllarıdır. Çay neyse de, şeker zaten yok... Olanlar da, kuru üzüm ile içmektedirler... Bir gün akrabalarının evinde çayı şekerle içtiklerini görür. Çok zoruna gider ve der ki;
"Benim milletimin yemediğini siz nasıl yersiniz"
Ve o akrabaları ile ölene kadar hiç konuşmaz...
İşte ömrü mücadelelerle geçmiş, farklı zamanlarda yaşamış aynı karakterde iki şahsiyet...
Akif'in Taceddin Dergahı da Yazıcıoğlu'nun ebedi mekanı olmuştur...
Dünün Ülkücüsü Akif'tir...
O günün Ülkücüsü Yazıcıoğlu'dur...
Ülkücüler, bu gün de, hep de var olacaktır...
Çünkü Akif'in "Kahraman Irkı" dır bu...
Çünkü "Asım'ın Nesli" dir bu...
Her çay içtiğinizde bir Fatiha okursanız, hem Akif'e gider, hem Muhsin Başkana...
Emin olun...
06.12.2016