MESELÂ KENT KONSEYİ…
Osman Nuri Koçak
“Paydaş Toplum” başlığı ile geçenlerde yayınlanan bir yazımıza olumlu olumsuz birçok tepki aldık. En çok da “Bu yazı ile kimleri kastettiğimizi, CHP’ nin belediye başkanı ile olan polemiğine destek mahiyetinde mi yazdığımı” falan soranlar oldu.
Bir kere yazı dünyam siyasal duruşumdan ilhamlı olmakla birlikte bu türden konularda aktif taraf olmak, konuyu sığlaştırmaktan öte bir işe yaramaz. Bunu bildiğim için özellikle yazılarımda partisel düşünmekten ari olmaya çalışırım.
CHP’ nin Belediye Başkanı eleştiri ve önerilerinin ve AKP ve Başkan Beyin de karşı tavırları o yazımıza esin kaynağı olması doğrudur. Ama CHP’ nin dışarıdan bir desteğe ihtiyaç duyacağını da sanmıyorum. Yöneticileri, hukukçuları ile süreci en iyi şekilde taşıyacaklarını biliyorum.
Benim asıl derdim bizim ülkenin yöneticilerinin söylem ve eylemlerindeki çelişkilerdedir.
Konuşurlarken su götürmez dürüst ve demokrat olurlar, iş görürken ise de tam bir despot...
Meselâ, halkın kararlara ve devleti dolaysız olarak denetleyebilme sorununa en iyi katkıyı yapabilecek kurumlardan birisi, zaten bu amaç ile öngörülmüş olan KENT KONSEYLERİ değil midir?
Bence Evet!
Çok da önemli kurumlardır. Ama yöneticilerimiz onu çalıştırmak isterler ise önemi artar. Aksine işlevsiz hale getirmek isterlerse de kurumsal hiçbir önemi kalmaz.
Bir önceki dönem Ahmet Yenilmez gibi sivil toplumcu ve Karaman’ ı çok yakından tanıyan yetkin bir isim bu konseyin başkanıydı. Şimdi ise gene bilgisi ve insani değerlerinden hiç kuşkumuz olmayan bir saygın insan İbrahim Aköz başkan.
Ama kent konseyi adına ortada dişe dokunur bir şeyler yok. Bu kurum niye çalışamaz?
Her siyasi görüşten, her toplumsal kesimden yetkin insanların içerisinde yer aldığı böyle bir kurum neden kadük kalır ki?
Bence bunun cevabı üzerinde kafa yorduğumuz bu despotik yönetsel yapı değil mi?
Yönetenler, kendilerini sureti haktan, makamlarını da ata terekesinden gördükleri ve paylaşmak istemedikleri nedeniyle, her öneriyi, “işlerine karışmak”, her eleştiriyi de “ayaklarına çelme takmak” gibi bir algılamaktadırlar.
O zaman da hangi yasayı çıkarırsanız çıkarınız, hangi kurumları ihdas ederseniz ediniz, hangi söylemi dilinize pelesenk ederseniz ediniz demokrasi Kaf Dağının arkasına kaçar ve bu topraklara adımını bile atamaz.
Peygamberler bahşedilmeyen kusursuzluk hali her nedense bizim yöneticilerimizin en önemli özelliğidir.
Bizi yönetenlere diyorum ki; Kent konseyini çalıştırınız. Çok iş yaparsınız, çok rahat edersiniz ve toplumla çok iyi kaynaşırsınız.
Ama istiyorsanız tabii…