“Bu gün 23 Nisan
Neş’e doluyor insan” diyerek ulusça büyük bir coşku ile karşıladığımız 23 Nisan…
Yani TBMM’nin ilk açıldığı gün olduğu için, “Ulusal Egemenliğimizin Bayramı”…
Yani dünyadaki tek Çocuk Bayramı…
Ne büyük duygular, ne büyük hedefler… Bir ulus için ne büyük nimetler ve ne büyük kazanımlar…
Tek sesli yönetimlerden, çoğulcu Cumhuriyete geçişimizin ilk adımı atılan gün… Kula kulluktan, birey olmaya adım attığımız ilk gün…
Milli Mücadeleyi yürüten Gazi Meclisin açılış günü…
Okullarımız günler öncesi bu büyük güne hazırlanırlar-dı-.
Sınıflar, okullar, tören meydanları gelin gibi süslenir-di-.
Konuşmalar, şiirler okunur, tören geçişleri yapılır-d-ı-
Kimler ile yapılırdı bu işler.
Tüm milletle, tüm öğretmenler ve tüm öğrenciler ile…
Aaa! O da ne?
Okullarda ve diğer alanlarda kutlanıp kutlanmaması keyfiyete bırakılmış. Yani isteyen öğretmen ve sınıf bu kutlamaları yapabilirmiş. (???) İstemeyen de yapmayacakmış elbet.
Haydaaa! Ne demek şimdi bu? Ulusun kendi geleceğine egemen olmasından rahatsız olan mı var bu ülkede? Yoksa vatandaşlıktan sıkılmış ve yeniden kula kulluğa dönmek isteyenler mi var?
Peki,bayramı kutlamak isteyenler istedikleri gibi kutlayabiliyorlar mı?
Bakalım…
Öğretmen arkadaşımız sınıfça bu törenleri yapmaya karar verir. Öğrencilerine basit birer tören elbisesi almak için birkaç veli ile alış verişe çıkar. Çok güzel tişörtler görür. Bir yanı Türk Bayrağı, diğer yanında Atatürk olan tişörtleri çok beğenir. Yanındaki veliler bunları almayı önerirler.
Öğretmen melûl, öğretmen mahzun, öğretmen buruk…
“Atatürk’lü kalsın, bayraklı olsun, belki yöneticilerimizin hoşuna gitmeyebilir” der.
Neden? Niçin? Sorularına da cevap vermez.
İşyeri sahibi; “Atatürk’lü tişörtleri kimse alamıyor, başımıza bir şey gelebilir diye. Boşuna hocaya yüklenmeyin” diyor.
Korku iklimi yani mahalle baskısı…
Bir tamim, bir emir yok ama öğretmen istediği tişörtü alamıyor. Alamadığı bu ülkenin kurucusu, kurtarıcısı, cumhuriyetin fikri ve fiziki önderi yani Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ ün resmi… Ben olsaydım o tişörtü alırdım ve her platformda onu istemeyenlerle mücadele ederdim. Ama kimseyi de kınayamıyorum. “Sizi okullarda o okutmayacağız” diyerek kendi insanını ekmeğiyle tehdit edebilen bir ortamda o ve onun gibiler ne yapsınlar ki?
İçim daralıyor.
Sınırları zorlamak, milletin direncini sınamak böyle bir şey.
Paranız çok biliyoruz ama bilet paraları cebinizde kalsın. Bu ülke bizim. Bir yere gitmiyoruz. Kalmaya ve çağdaş kazanımlarımızı korumaya kararlıyız. 23 Nisan’ımızı, 29 Ekim’imizi, 19 Mayıs’ımızı kutlamaya kararlıyız.
Sahi Âli Milliyetçilerimizi bu işlere neler diyorlar?
Geçer bu günler.