YALNIZ DEĞİLİZ
Mahmut TOPTAŞ
Çocukluğumda babam anlatmıştı, hoca, öğrencilerinden birini daha çok severmiş. Öbür öğrenciler de bu sevgiyi kıskanırmış.
Hoca, üç öğrencisinin eline birer tavuk vermiş ve “bunları kimsenin görmediği yerde kesin gelin” demiş.
Üçü de medreseden çıkmış ve her biri kendince gizli kabul ettiği yere gitmiş.
Biraz sonra iki öğrenci tavuklarını kesmiş olarak gelirken öbürü canlı olarak getirmiş.
Hocası neden kesmediğini sorunca “Allah’ın olmadığı yer bulamadım” diye cevap vermiş.
Onun olmadığı, görmediği, işitmediği yer yoktur.
Bizi seven annemiz, babamız, eşimiz ve çocuklarımız, işleri için yanımızdan ayrılırlar, uykuları gelince ayrılırlar, eşimiz aynı yatakta olduğu halde uykuda iken bizimle ilgilenmediği gibi kendisiyle de ilgilenemez.
Ama, annemizi, babamızı, eşimizi, çocuklarımızı, yediklerimizi, içtiklerimizi, sevdiğimiz her şeyi yaratan Rabbimiz, bizi bir saniye demeyim, bir saniyenin binde birlik bir zamanda bizi bize bırakmıyor.
Kanımızı en kılcal damarlarımıza göndermeye devam ediyor. Kalbimizi o çalıştırıyor.
Her saniye, salise, rabia ve hamisemizden haberi var.
Kendi ifadesiyle:
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ (16)
“And olsun insanı biz yarattık. Nefsinin ona vereceği vesve¬seyi biz biliriz. Biz ona şah ¬damarın¬dan daha yakınız.” (Kaf süresi ayet 16)
Yani O, bize, bizden yakındır.
وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
“...Her ne¬rede olursanız olun, O sizinle beraberdir. Allah yap¬tıkları-nızı görür.” (Hadid süresi ayet 4)
Her şeyi ve herkesi de O yarattığına göre Kamil İmana sahip bir Müslüman, kafirin askeri, ekonomik ve silah gücü ne olursa olsun ondan korkması mümkin değildir.
Onun içindir ki, dünya genelinde batının dünya ülkelerine zulmederken, elindeki, avucundaki, yeraltı ve yerüstü servetlerini sömürürken direnenler yalnız Müslümanlardırlar.
İslam aleminde, Müslüman ailede doğup büyüyen ama sosyalist veya komünist olanlar, zulüm ve sömürü karşısında yıllarca direndikten sonra teslim bayrağını çektiler fakat sağlam Müslümanların dünya genelindeki direnişlerini görünce içlerinden destekliyorlar ama sofrasında zıkkımlandıkları sömürgenler fark etmesin diye sevinçlerini gözlerine bile çaktırmamaya dikkat ediyorlar.
Olsun, içlerinde yağı bitmiş kandilin fitili gibi zayıf ışıldayan imanlarıdır onları sevindiren.
Servet ve silah açısından denk değil, onda biri bile olamayan Müslümanların, zalimleri kendi devletlerinde bile dışarı çıkamaz hale getirmeleri, dünya genelinde avuçlarını sıktıkları halde kendi avuçlarından başkasını kanatamayan milyarlarca insana cesaret aşısı yapıyor Müslümanlar.
Büyük İskender....
Dünyanın doğusu ve batısını fetheden Büyük İskender’den bir tek cümle nakledebilir misiniz?
Ben bir şey hatırlamıyorum, sırtındaki elbiseden, yağı olmadığından yalnız gündüzleri adam aramak için taşıdığı elindeki fenerden başka bir şeyi olmayan Diyojen’in o büyük İskender’e söylediği “Gölge etme başka ihsan istemez” sözünü dünyada bilenin sayısı, bilmeyenden fazladır.
Sırtındaki elbisesinden başka sömürülmemiş serveti kalmayan yüz binlerce Müslüman, soyguncuları aramak için Avrupa’nın kapılarına dayandılar.
Ellerinde fenerleri yok ama gönüllerindeki Kur’an ışığı küfrün karanlığında yetişen insanların gözünü kamaştırıyor ki, “Bunları kabul edemeyiz, halkımızın Müslüman olmasından korkuyoruz” diye çığlık atıyorlar.
Hani medeniyetiniz güçlü idi..
Mehmet Akif Ersoy merhum:
“Garb'ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
“Medeniyyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?”
Derken öngörüsünü mü söylüyordu, yoksa keramet mi gösteriyordu?
YALNIZ DEĞİLİZ
Çocukluğumda babam anlatmıştı, hoca, öğrencilerinden birini daha çok severmiş. Öbür öğrenciler de bu sevgiyi kıskanırmış.
Hoca, üç öğrencisinin eline birer tavuk vermiş ve “bunları kimsenin görmediği yerde kesin gelin” demiş.
Üçü de medreseden çıkmış ve her biri kendince gizli kabul ettiği yere gitmiş.
Biraz sonra iki öğrenci tavuklarını kesmiş olarak gelirken öbürü canlı olarak getirmiş.
Hocası neden kesmediğini sorunca “Allah’ın olmadığı yer bulamadım” diye cevap vermiş.
Onun olmadığı, görmediği, işitmediği yer yoktur.
Bizi seven annemiz, babamız, eşimiz ve çocuklarımız, işleri için yanımızdan ayrılırlar, uykuları gelince ayrılırlar, eşimiz aynı yatakta olduğu halde uykuda iken bizimle ilgilenmediği gibi kendisiyle de ilgilenemez.
Ama, annemizi, babamızı, eşimizi, çocuklarımızı, yediklerimizi, içtiklerimizi, sevdiğimiz her şeyi yaratan Rabbimiz, bizi bir saniye demeyim, bir saniyenin binde birlik bir zamanda bizi bize bırakmıyor.
Kanımızı en kılcal damarlarımıza göndermeye devam ediyor. Kalbimizi o çalıştırıyor.
Her saniye, salise, rabia ve hamisemizden haberi var.
Kendi ifadesiyle:
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ (16)
“And olsun insanı biz yarattık. Nefsinin ona vereceği vesve¬seyi biz biliriz. Biz ona şah ¬damarın¬dan daha yakınız.” (Kaf süresi ayet 16)
Yani O, bize, bizden yakındır.
وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
“...Her ne¬rede olursanız olun, O sizinle beraberdir. Allah yap¬tıkları-nızı görür.” (Hadid süresi ayet 4)
Her şeyi ve herkesi de O yarattığına göre Kamil İmana sahip bir Müslüman, kafirin askeri, ekonomik ve silah gücü ne olursa olsun ondan korkması mümkin değildir.
Onun içindir ki, dünya genelinde batının dünya ülkelerine zulmederken, elindeki, avucundaki, yeraltı ve yerüstü servetlerini sömürürken direnenler yalnız Müslümanlardırlar.
İslam aleminde, Müslüman ailede doğup büyüyen ama sosyalist veya komünist olanlar, zulüm ve sömürü karşısında yıllarca direndikten sonra teslim bayrağını çektiler fakat sağlam Müslümanların dünya genelindeki direnişlerini görünce içlerinden destekliyorlar ama sofrasında zıkkımlandıkları sömürgenler fark etmesin diye sevinçlerini gözlerine bile çaktırmamaya dikkat ediyorlar.
Olsun, içlerinde yağı bitmiş kandilin fitili gibi zayıf ışıldayan imanlarıdır onları sevindiren.
Servet ve silah açısından denk değil, onda biri bile olamayan Müslümanların, zalimleri kendi devletlerinde bile dışarı çıkamaz hale getirmeleri, dünya genelinde avuçlarını sıktıkları halde kendi avuçlarından başkasını kanatamayan milyarlarca insana cesaret aşısı yapıyor Müslümanlar.
Büyük İskender....
Dünyanın doğusu ve batısını fetheden Büyük İskender’den bir tek cümle nakledebilir misiniz?
Ben bir şey hatırlamıyorum, sırtındaki elbiseden, yağı olmadığından yalnız gündüzleri adam aramak için taşıdığı elindeki fenerden başka bir şeyi olmayan Diyojen’in o büyük İskender’e söylediği “Gölge etme başka ihsan istemez” sözünü dünyada bilenin sayısı, bilmeyenden fazladır.
Sırtındaki elbisesinden başka sömürülmemiş serveti kalmayan yüz binlerce Müslüman, soyguncuları aramak için Avrupa’nın kapılarına dayandılar.
Ellerinde fenerleri yok ama gönüllerindeki Kur’an ışığı küfrün karanlığında yetişen insanların gözünü kamaştırıyor ki, “Bunları kabul edemeyiz, halkımızın Müslüman olmasından korkuyoruz” diye çığlık atıyorlar.
Hani medeniyetiniz güçlü idi..
Mehmet Akif Ersoy merhum:
“Garb'ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
“Medeniyyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?”
Derken öngörüsünü mü söylüyordu, yoksa keramet mi gösteriyordu?