TÜRK-KÜRT KARDEŞLİĞİNE ÇARE
Mahmut TOPTAŞ
İlkokuldan Üniversitenin son sınıfına kadar okuduğunuz resmi ders kitaplarının hiç birinde “Haram” kelimesi geçmediğini biliyorsunuz.
Laikliğe zarar gelmesin diye bu inat ve ısrar, doksan yıldır devam eder.
Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar, Genelkurmay başkanları, Parti başkanları, Holding sahibi işadamları, terörist başları, hortumcular, mafya babaları, katiller, teröristler ve maktüller...hasılı milleti rahatsız eden her şeyi yapan herkes ve iyi şeyler yapmaya çalışan herkes aynı okullardan mezun oldular.
Kırk yıl önce başlayan terör, hızından hiç bir şey kaybetmeden kendi halkı başta olmak üzere adam öldürmeye devam ediyor.
Kendi halkının yollarını kesiyor, kendi ırkından olduğunu söylediği insanların trenini bombalıyor.
Kendi insanının yirmi dört saatte varabileceği yere bir buçuk saatte vardıracak havaalanlarını tahrip ediyor.
Kendi kadınını doğum için hastahaneye taşıyacak ambulansı kurşunluyor. Muayene edecek doktoru, ilaç verecek eczacıyı vuruyor.
Müslüman Kürt halkını rahatsız edip göçe zorluyor. Yerine kim getirilecekse..
Kitaplarda “haram” kelimesi geçmediğinden sağcıyla solcu görünürde karşı karşıya gelirken görünmezde kaçak silah ticaretini beraber yapabiliyor.
Dokunulmazlığı, aranılmazlığı olanların arabasında karşı tarafın patlayıcıları taşınabiliyor.
Amerika halkının da tamamı aynı okullardan geçerler ama “Haram yiyeceksin harami olacaksın dünyayı sömüreceksin ve Amerika’da yiyip yedireceksin” mantığı yerleştirilince iki partiden adaylar ister Hıristiyan olsun, ister ateist olsun fark etmez, biri kazanınca kaybeden adayı kendine yardımcı veya bakan olarak alabiliyor.
Eğitimde bir değişim olmadığı sürece, “Bir damla kanın dünya büyüklüğündeki altın toptan daha değerli olduğu anlatılmadıkça, insanın Allah’ın eseri olduğu öğretilmedikçe, tarihi sanat eserlerine bir çizik atıldığında ne kadar değer kaybettiğini bilen bu insanlara insana atılan bir çiziğin ne kadar günah olduğu verilmedikçe, haram bir lokmanın yiyenin teninde ve canında nasıl tahribat yaptığı örnekleriyle okutulmadıkça kırk yıl sonra torunlarımız da yanı terör konusunu konuşmaya devam edeceklerdir.
Kırk yıl önce “Gidiniz, bölgenin saygın insanlarıyla konuşunuz, hocalarını, şeyhlerini dinleyiniz, İslami eğitime ağırlık veriniz” denildiğinde akıl hocaları, eğitime yatırılacak paraları Amerika’ya gönderip silah aldırdılar.
Teröristle mücadele değil, teröristi dağa çıkaran, kırk yıl orada tutarak ona bile zulmeden, eline silah ve para veren, Kürt halkı adına öldürdüğü insan sayısı Türk halkından fazla olan, iç ve dış yöneticilerle mücadeleye başlanırsa Türk ve Kürt’ün İslam kardeşliğine çare bulunur.
Geç kalındı ama vakit geçmedi.
Zararın neresinden dönülürse kar odur.