TERÖR BATAKLIĞI KURUTULMADAN
Mahmut TOPTAŞ
Şehrin içme suyunun kaynağına, gölüne veya barajına temizlik tedbirleri alınmaz, su kanalları temiz tutulmazsa, kirli eller de kirletmeye devam ederse her eve su arıtma cihazı üretimi, pazarlaması ve mafyası oluşur.
Kaynağı ve kanalı temizleme masrafından kaçanlar, kirli elleri temizleme zahmetine katlanmayanlar, o masraf ve zahmetin bin katı masraf ve zahmeti çekmeye başlarlar.
Sivrisinek üreten bir kaç tane bataklık kurutulmazsa, bütün bir şehrin her evine sineksavar zehirleri zorunlu olarak girer ve sinekle beraber ev halkı da zehirlenir.
Dünyanın en medeni diye takdim edilen ülkeleri, bu medeniyetlerini öldürdükleri milyonlarca yerlinin kanı üzerine kurduklarını kendi tarih, roman ve filmleriyle dünyaya ilan ettikleri gibi, şu anda bile resmi ordularının yanında suç makinesi haline gelmiş insanlardan kurulu özel ordular kurulması için kanunlar çıkarmış ve dünyanın her tarafına para karşılığı sivrisinek satmaya başalamış ve kan emerek yaşamını sürdürmektedir.
Bizim aydınlarımızdan bazıları köşelerinde yazdılar, “Elin oğlu milyonlarca insanını yedikten sonra bu hale geldi. Biz de onları taklit ettiğimize göre şikayete gerek yok” anlamında yazılar yazıldı.
Onları taklit yaptığımız sürece kurtulmamız mümkin değildir.
Böyle bir ortamda sevgili peygamberimizi gönderen Rabbimiz, ilk önce o toplumun katillerine, fuhuş tacirlerine, uyuşturucu satıcı ve kullanıcılarına, sömürücülerine, insan satısıcılarına yönelik hiç bir şey demeden önce “Oku” demiş. Arkasında “Kalem” demiş.
“Neyi okuyayım?” dediğinde ise Kur'an-i kerimin ilk beş ayetini indirmiş ve o beş ayeti ezberleyip çevresine “ Kulü, La ilahe illallahü tüflihu/Allah'tan başka yaratan, yaşatan ve yöneten yoktur” deyin kurtulun” demiş.
Ebucehil, Ebuleheb anlamış sömürgen saltanatlarına yönelik olan bu sözü ve hemen tedbir almaya başlamışlar.
Ayetler, insanın içini düzeltmeye başlamış ve on üç yıl sonra devletini kurmuş.
Çölde yaşayan vahşileri bile dünyanın en medeni insanı haline getirmiş.
Kur'an okuma ve kalemle dünyayı değiştirmeye başlayan dinimiz, otuz yıl içinde Yemen'den Buhara'ya kadar ulaşmış.
Bunu yaparken hiç bir ayırım yapılmamış.
Mekke parlamentosunun en güçlü üyelerine götürülen tebliğ kör ve fakir birine de götürülmüş.
Kadın satana da, satılan kadına da götürülmüş İslam.
İçki üreticisine de uyuşturucu kulanana da tebliğ yapılmış.
Düz lise, imam-hatip ayırımı yapılmamış.
Can taşıyan herkese, ölüm döşeğinde ölümü bekleyene de götürülmüş. “Doksanına gelmiş ölüm bekleyenden ne çıkar” denmeden o canın da cehenneme yuvarlanmaması hedeflenmiştir.
İlahiyat Fakültesi ile Siyasal Bilgiler Fakültesi arasında ayırım yapılmadan her ikisinde okuyan ve okutanların kalbini çalıştıranın, kanını damarlarda dolaştıranın, gözüne yağ, kemiğine ilik verenin kelamı her ikisine de ulaştırılmış.
Havamızı, suyumuzu, toprağımızı kirletenlerle mücadeleden daha fazla insanımızı kirletenlerle mücadele etmeden başarıya ulaşmamız mümkin değildir.
Teröristsavarlar yerine terör eğitimi anlamına gelen materyalist, maddeci, ateist, paragöz yetiştiren eğitimden derhal uzaklaşılmalı.
Canları yaratanın kelamı, herkesin anlayacağı dilde verilmeli, verilen bilgi yaşanır hale getirilmeli ve her gün daha tehlikeli hale gelen dünyaya bir çıkış yolu gösterilmeli.