SONU GELMEZ HİKAYE VE BİZ
Mahmut TOPTAŞ
Meşhur bir hikaye vardır: Kral, sonsuz hikaye anlatana büyük ödül vereceğini ilan eder. Hikayeciler gelirler bir günde birienler, iki günde birienler…bir haftada sona erenler olmuş derken biri gelmiş ve “Karınca yuvasının yanına buğday deposu yapmışlar. Karıncalardan biri de o depadan bir buğday tanesini almış yuvaya koymuş yeniden almış yuvaya koymuş….” Diye anlatırken gidiş ve gelişleri süsleyerek anlatmaya başlayınca kral, “Ödülü buna verin” demiş. Çünkü bir karınca yonlarca buğday deposunu boşalması bir ömür alır.
Bizim yaptığımız da o hikayenin aynısı.
Akşam dinlediğimiz haberler bir hafta çenemizi yormaya, zamanımızı kurşunlamaya, biri daha hayırlı işlerden alıkoymaya yetti ve arttı bile.
Herkes görevini yapar. Ateş yakıyor, akrep sokuyor diye kızılmaz. Biz, Müslüman olarak içinde bulunduğumuz şartlarda, sahip olduğumuz imkanlar içinde görevimizi yapalım.
Zariyat süresinin 53’ncü ayetinde eski kafirler daha sonra gelenlere vasıyyet mi ederler diye sorduktan sonra azgınlığın, Allah’ baş kaldırmanın buna sebep olduğunu söyler. Japonya’daki kuduz köpekle Amerika’daki kuduz köpek birbirini tanımaz, telefonlaşmaz fakat ısırınca aynı etkiyi gösterir. Kafirlikte Firavunda, Ebu Cehilde ve günümüz kafirinde aynı etkiyi gösterir.
Bütün Dünyadaki ordular, bütün güçleriyle bir araya gelseler Allah’ın yarattığı Güneşin doğmasını engelleyemedikleri gibi, Allahın kelamı Kur’an’ı da engelleyemezler.
Rabbimiz geçmiş toplumların yaptığı kötü işleri ve karşısına dikilen Peygamberleri ve ümmetlerinin zaferini haber verdikten sonra: “Onlar bir ümmetti geçti gitti. Kazandıkları kendilerinedir. Sizin kazandıklarınız da sizedir ve siz, onların yaptıklarından sorumlu tutulmayacaksınız” buyurur. (Bakara 134)
Mekke’nin fethi günü bütün kâfirler, katiller, zorbalar, zalimler, vurguncular, soyguncular, elleri böğründe, boynu bükük olarak Sevgili peygamberimizin karşısına dikildiklerinde onlara, Sevgili Peygamberimiz: “Size ne yapmamı bekliyorsunuz?” der.
Suçluların başları öne eğik olarak “Biz seni, babanı, dedeni, tanırız. Baban ve deden kerim/ cömert, iyilik sever adamdı. Senden de o beklenir” derler.
Efendimizde : “Ben de Yusuf kardeşimin dediğini derim. Yusuf, kardeşlerine: “Bu gün size kınamak yok. Allah sizi afvetsin. O merhamet edenlerin en merhametlisidir.” Hepiniz evlerinize gidiniz ve hepiniz hürsünüz.” Yusuf süresi ayet 92 ve Beyhaki, Süneni Kübra 9/118, hadis no 18739)Buyurmuş ve yoluna devam etmiş. Onlardan intikam almakla vaktini zayi etmemiş.
Ölmüş insanlarla hesaplaşılmaz. Yaşayan insanların Cehenneme çıkan yolunu nasıl Cennete çeviririm diye çalışılır.
Musa aleyhisselâm, Firavun ve ileri gelenleriyle konuşurken : “Muhakkak bize şöyle vahyolundu: “Şüphesiz azap, (Allahın âyetlerini) yalanlayan ve yüz çeviren üzerinedir.” Der.
Firavun, mantığını çalıştırır ve : “Peki ya ilk çağlardakilerin durumu ne olacak?” diye sorar. (Taha 51) Bu soru Hz. Musa’yı zor durumda bırakacak bir soru zanneder. Eğer Hz.Musa : “Hepsi Cehennemdedir”derse orada bulunan komutan ve danışmanların babalarına ve analarına olan sevgileriyle Hz. Musaya daha da kinlenecekler.
Ama Hz.Musa’nın : “Onların bilgisi Rabbimin yanındaki bir kitaptadır. Rabbim şaşmaz ve unutmaz” (Taha 52) diyerek Firavunun beklentisini boşa çıkarır.
“Tecellide tekrar yoktur” her tarihi olay kendi çağının, bölgesinin, insan ve malzeme imkanları içinde gerçekleşir.
Bin tane karanlığa söven adam yerine, bir tane ışık yakan adamın olsun daha iyi.
Açlık ve sefalet üzerine çok önemli eserler veren bir çok adam yerine toprağa tohum atıp üretip insanları doyurduktan sonra onlara tohum atmasını, harman kaldırmasını öğreten daha iyidir.
“Din elden gidiyoooor” diye bağıranlar ve bağırırken boğazlarını yırtanlar yerine din için iman için bir adım atanlar daha iyidir.
Kur’anı Kerimde Rabbimizin güzel isimleri 4842 defa geçmekte. Rabbimize işaret eden O, Onu, Ona, Ondan, Sen , Seni, Senden, Sana gibi zamirler bu rakama dahil değildir. Yine Kur’anı Kerimde şeytan kelimesi çoğuluyla birlikte 88 defa geçmekte. Biz hep olumludan, üretimden, faydalıdan bahsedelim, onu öğrenelim ve öğretelim.