NEDEN HEP MÜSLÜMANLAR
Mahmut TOPTAŞ
Günümüzde bir kısım Müslüman, dünyada olup biten zulümlere, işkencelere bakarak, çağımız Ebucehillerinin, Firavunlarının daha şiddetli kafir olduğunu söylüyorlar.
Bazıları da kafirlerin, neden Müslümanlar üzerine geldiğine akıl erdiremiyor ve neden neden? Demeye devam ediyor.
Bir kere şunu bilelim ki, bu günün kafirleri, peygamberlerin karşısına dikilenlerin ellerine su dökemezler.
Kur’an’ın ifadesiyle tarihte peygamberlerini öldüren Yahudiler var. (Bakara 61, Âl-i Imran 21, 112)
Lut aleyhisselamın kapısına dayanan ve erkek müsafirlerine tecavüz etmek isteyen bir halk var.
Halkın yüzde doksan dokuz virgül doksan dokuzu eşcinsel olarak çağdaşlığı ta o zaman yakalamışlar. Çağımız çağdaşları bu konuda binlerce yıl geriden geliyorlar.
Sevgili peygamberimiz miladi 671 yılında Rabiulevvel ayının on ikinci gecesi Amine (Türklere göre Emine) den dünyaya geldiği zaman da bu günkünden daha kötü bir hal vardı dünya genelinde.
Mehmet Akif merhum o günleri anlatırken:
"Bir kerre de, ma’mûre-i dünyâ, o zamanlar,
Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Fevzâ (anarşi) bütün âfâkını sarmıştı zemînin,
Salgındı, bugün Şark’ı yıkan, tefrika derdi." diyor.
Bazı insanlar tarafından kız olarak doğan çocukların öldürüldüğü, diri diri toprağa gömüldüğü bir dönemdi. (Tekvir süresi 81/8)
Bu yapılan cinayet suç kabul edilmiyor ve Mekke yönetimince katil baba cezalandırılmıyordu.
Güçlü kabileler, bu günün Amerika’sı gibi atlarının varabildiği yere kadar gidiyor, soygunlar, talanlar yapıyor, canlar alıyor, kanlar akıtıyordu.
Sevgili peygamberimiz:
إِنَّ مِنْ أَشَدِّ النَّاسِ بَلَاءً الْأَنْبِيَاءَ ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ
“Belâların en çetini peygamberlere gelir. Sonra onların ardından yürüyenler ve yine onları izleyenlere..” buyurmuş. (Ahmet, Müsned, Buhari, K. Merza 3)
Belâlar, baskılar, hapisler, sürgünler, ambargolar, öldürmeler, korkutmalar cenneti görür gibi koşan adamı engelleyemez.
Dünyanın en sapa yerinde yaşayan en vahşi insanları dünyanın en medeni insanı haline getirdi.
Bu gün hala adalet tarihinin birinci sırasında yerini alan Hz. Ömer, Mekke parlamentosunun (Daru-n-nedvenin) bir üyesi ve en korkusuz adamı idi.
Mekke parlamentosunda sevgili peygamberimizin durumu görüşülürken “Onu ben öldüreyim de sorunu çözeyim” diyerek efendimizi aramaya çıkan ve bulunca Kelime-i şehadet getirerek Müslüman olan Ömer, tarihe “Adil Ömer” olarak geçmiştir.
O zaman olanlar, bu gün de olmaya devam etmektedir. Yetmişli yılların din düşmanları gibi görünenleri bu gün en ileri saflarda dinime hizmet etmeye devam etmektedirler.
Niçin Müslümanlara saldırırlar? Sorusuna gelince.
Sarrafın dükkânı soyulur.
Meyveli ağaç taşlanır.
Güzeller kıskanılır.
Aslan zincire vurulur.
Gül, kazanlarda kaynatılır, gül yağı olur.
“Yahu hocam bu dinsiz, imansız, ateist, komünist insanlarla niçin uğraşmazlar da Müslüman’la uğraşırlar?” derler.
Kalpazanın evi soyulmaz. Meyvesiz ağaç taşlanmaz. Çirkini kimse kıskanmaz.
Yılan yastığı çiçeği çok güzel ama ondan gülyağı çıkmaz.
Biz, gönlümüzde bir ayeti bütün dünya ve dünyadakilerden daha değerli bir imanı taşıyoruz.
Cennete doğru yol almaya çalışıyoruz.
Yükümüz çok değerli.
Şeytanlar ve yardımcıları bunları almak ve atmak istiyor.
“Bize yaramayanı size de yar etmeyiz.” Diyorlar.
Sevgili peygamberimize, değerli eşlerine ve ashabına yapılan iftiralar, baskılar, işkenceler, sürgünler ve kıtallerin binde biri bize yapılmış değil.
Dünya genelinde İslâm’a karşı yapılan bu toplu saldırı karşısında İslâm için endişeye düşmeyelim çünkü Rabbimiz: “Şüphesiz o zikri ( Kur’ anı) biz indirdik ve elbette onun koruyucusu da biziz” buyurmuştur.(K.Kerim Hıcr süresi ayet 9)
Biz, kendimiz, çocuklarımız, milletimiz ve bütün insanlık hakkında endişe edelim. İki dünyamızın güzel olması için Allah’ın kitabına sımsıkı sarılalım ve örnek olarak da Allah’ın rasülünü adım adım izleyelim.