MEVLANA’DA SEMA/RAKS
Mahmut TOPTAŞ
İslami usullere göre yapıldığı söylenen bir düğüne katıldım.Saz heyeti sahnedeki yerini aldı.
Ruhi Su’nun söylediği şekilde Bismillahirrahmanirrahim, koro halinde söylenmeye başlandı.Külahlı ve entarili biri ortada raks etmeye başlayınca, karada gemiyi yapıp sularla yüzdüren Nuh aleyhisselamın, Bismillahirrahmanirrahim diyerek yüzdürdüğü kurtuluş gemisinin besmelesinin ne hallerde söylendiği hatırıma geldi. (Bak Hud süresi ayet 41)Süleyman aleyhisselamın, Belkıs’ı imana davet eden mektubuna başlarken yazdığı Besmelenin nerelerde söylendiğini düşündüm. (Bak Neml süresi ayet 30)Sema/Raks’ın kaynağı kabul edilen Mesneviyi baştan sona kadar hem Nahifi tercemesinden hem Tahir’ül Mevlevi tercemesinden bilgisayarıma arattım.Raks anlamındaki “sema” üç yerde geçiyor, yüzlerce defa da gökyüzü anlamına gelen sema geçiyor.Eşek hırsızlarının, sofinin eşeğini sattıktan ve parasıyla yemekler yaptıktan sonra Sema/raks yaptıklarını anlatır Mevlana:Şu tehdit hikâyesini dinle de, taklit belâsının ne olduğunu bil.Sofîlerin, sema’ için bir misafir sofînin eşeğini satmaları520. Bir sofî, can, yoldan bir tekkeye gelip eşeğini ahıra çekti.Eliyle ona su ve yem verdi. Daha önce anlatılan gibi oldu sanma.Ona bakmakta ihtiyatlı davrandıysa da, kaza gelince didinmenin bir faydası yok.Sofîlerin hepsi fakir kişilerdi. “Az kaldı ki fakirlik küfür olayazdı” bu apaçıktır.Ey zengin! O elbisesi parçalanmış yoksul bir hata ederse ona gülme.O yoksul sofîler, zaruret içinde olduklarından eşeği satmaya karar verdiler.Zira zaruretten dolayı leş bile mubah olur. Bu yüzden fena şeyler iyi sayılabilir.Hemen eşeği satıp parasıyla yiyecek ve mum aldılar.Tekkeye bir aşk ve şevk sedası düştü. Geceleyin sema’ ettiler, eğlendiler.“Bu sabır, bu oruç, böyle zenbille dilencilik ne vakte kadar?”530. “Biz de mahlûkuz, bizim de canımız var. Bu gece büyük bir devlet, misafirimiz var” dediler.Bâtıl tohum ekip yanlış yoldan gittiler. Cansız bedeni can sandılar.Uzak yoldan gelen, eziyet çekmiş olan misafir onlardan izzet, ikram gördü.Sofîler ona iltifatlarda bulunup, hepsi onun hizmetkârı oldu.Onların bu teveccühünü görüp, “Şimdi eğlenmezsem ne vakit eğlenebilirim?” dedi.Yemek yendi. Sema’a başlandı. Tavana kadar toz, duman doldu.Bir yandan mutfağın dumanı, bir yandan sofîlerin yerden kaldırdığı toz, bir taraftan da iştiyak ve can vecdi...Gâh el çırparak ayak vuruyor, gâh sofada secde ediyorlardı.Rüzgâr (devir) her zaman müsait olmaz. Bu tamah yüzünden sofîler fazlasıyla hor, hakir olurlar.Ama Hakk’ın nuruyla gözü doyup dilencilik etmeyen sofîler değil…540.Böylesi de binde birdir. Diğerleri bunların sayesinde itibar görürler.Sema’ sona doğru yaklaşınca, çalgıcı daha seri çalmaya başladı.“Eşek gitti, eşek gitti” diye usul tutuyorlardı. Hepsini bir hararet sarmıştı.Tâ seher vaktine kadar ayak vurup el çırparak, “Ey oğul! Eşek gitti, eşek gitti” dediler.Sofî de tamamen onları taklit ederek, (manasını bilmeden Farsçasıyla söylenenin zikir olduğunu sanarak) “Eşek gitti” (anlamına gelen sözü tekrarla) deyip durdu.Coşkunluğun ve sema’ın harareti geçip, sabah olunca hepsi vedalaşıp ayrıldılar.Tekke boşalınca sofî eşyalarının tozunu silkti.Onları alıp eşeğe yüklemek üzere odadan dışarı çıktı.Yoldaşlarına yetişmek için acele etti. Ahırın kapısını açınca, eşeğin olmadığını gördü.“Hizmetkâr suya götürmüştür. Zira dün gece suyu az gelmişti” dedi.550.Hizmetkâr gelince sofî, “Eşek nerede?” diye sordu. Hizmetkâr da, “Yeter, alay etme!” dedi.Sofî, “Eşeği ben sana teslim ettim. Sen onun vekili olmuştun,”“Sana verdim, senden isterim. Aldığını geri ver. Edepsizlik etme.”“Münasebetsizce konuşup durma. Onu sana ben verdim. Bana iade et.”“Peygamber, -Elinle aldığını iade et- demiştir. Ey oğul! Aldığını geri vermek gerektir.”Sofî dedi ki, “Farzet ki eşeği senden aldılar, bu âcizi zulme lâyık gördüler,”560.“Sen niye bana gelip, ey zavallı! Eşeğini gaspettiler demiyorsun?”“Kimde ise eşeği alırdım. Yahut da onlara birkaç altın verirdim.” “Sen niye gelip de, -Ey garip! Böyle acayip bir zulüm meydana geldi- demezsin?”Hizmetkâr da dedi ki, “Bu işten seni haberdar etmek için vallahi kaç kere geldim.”“Hepsinden daha coşkun olarak -Eşek gitti ey oğul- diye söylüyordun.”“Ben de geri dönüp, -Demek biliyormuş, benim söylememe lüzum yok, arif bir adammış- dedim.”Sofî, “Onlar böyle söylüyorlardı. Bana da bu hoş gelip şevk ve zevk verdi.”“Onları taklitten böyle dertlendim. Böyle taklide her zaman lânet olsun!” (Mesnevi Nahifi Tercemesi, Amil Çelebioğlu sadeleştirmesi Cilt 2, beyit 518-569)(İnsanın) Başında -Biz insanları keremlendirdik- tacı var. Boynuna -Biz sana kevser ırmağını verdik- gerdanlığı asılmış.İnsan cevherdir, bu göklerse ona a’raz. Asl olan insandır, gayrısı fer’dir.Akıl, fikir ve tedbirler sana kul olmuş; öyleyse sen de kendini ucuza harcama!Şarap, sema veya cima (cinsel ilişki) nedir ki, sen onlardan bir zevk, bir fayda bekliyorsun?3590.Güneş hiç zerreden borç ister mi? Zühre hiç şarap küpünden bir kadeh şarap dilermi?(Amil Çelebioğlu sadeleştirmesi Cilt 5, beyit 3585-3590, Timaş Yayınevi)****Teklifim, Mevlananın asıl iki kaynağı Kur’an Ve Sünnettir.Aklı başında biri çıkıp, Mesnevi’de geçen 1500 kadar ayeti kerimenin Arapçasını, mealini yazsa ve Mevlana’nın tefsiriyle basıverse.Profesör Bediuzzeman firüzanfer, “Ehadisü Kısası Mesnevi” isimli esrinde Mesnevi’de geçen Hadisler ve hikayelerin kaynaklarını vermiş. Eser 1381/1961 tarihinde Tahran’da kaliteli bir baskı yapılmış. 755 sayfalık bu eserde kaynakları bildirilen Hadisi Şeriflerin metinleri, tercemeleri ve Mevlenevi’nin şerhiyle bastırılabilir.