MECLİS ÜYELERİNE KUR'AN-İ KERİM DERSİ
Mahmut TOPTAŞ
1986 yılında Turgut Özal Başbakanken alınan bir kararla Topkapı Sarayının Mukaddes Emanetler bölümünde 24 saat Kur'an okunmasına karar verildi ve hala devam ediyor.
O günlerde Altınoluk Dergisi benimle yaptığı röportajda:
“Hırka-i Saadet dairesinde Yavuz Sultan Selim'in başlattığı Kur'an hatmi için ne dersiniz?” sorusuna ben:
“Kur'anı Kerim insanlar için inmiştir.
Dört duvara okunmak için inmemiştir.
Yavuz bunu başlattığında Topkapı Sarayı hem köşktü, hem de yasama ve yürütmenin merkezi idi.
Padişah, vezirler, komutanlar ve sarayda görevli olanlar istedikleri zaman Kur'an dinliyorlardı ve Kur'an okuyan kırk kişinin birincisi Yavuz'du.
“Şimdi aynı gelenek devam ettirilmek isteniyorsa Ankara'da Meclis'de başlatılmalıdır.” Birinci cüzü en üst düzeyde olan okumalı sonra yetki sırasına göre diğer cüzler okunmalı.
Diğerleri de istedikleri zaman Kur'anı Kerim dinleyerek hayatlarına hayat, bilgilerine bilgi katmalıdırlar.” demiştim.
Hırka-i Saadet bölümünde Kur'an okuyanların hepsi manasını da biliyorlardı.
Bu günkü Büyük Millet Meclisinin sayısı kadar yönetici insan o çevrede yaşıyor, 24 saat ülkenin ve dünyanın her tarafından gelip-gidenler orada Kur'an dinleme fırsatı buluyorlardı.
“Teşbihte hata olmaz” diye bir deyimimiz vardır. Bu gün karşılığını görmek istersek Anayasa Mahkemesi, Yargıtay üyeler gibi makamlarda olanlar 24 saat ülkede yürülüğe giren kanun, yönetmelik, Bakanlar kurulu kararlarının uygun olup olmadığını denetlemek için Anayasa ve kanun maddelerini okumaları gibi bir şeydi.
1986 yılından beri Allah'ın melekleri ile Topkapının direklerine Kur'an okunmaya devam edildiği halde hiç bir şahıs, kurum veya kuruldan şikayet gelmemiştir.
Ama “Haftada bir gün veya iki gün Diyanet İşleri Başkanı Meclise gelecek ve 550 milletvekiline Kur'an-i kerimi anlatacak” diye bir karar alınsa ilk önce Amerikan Büyük Elçisinden tepki gelir ve onun üzerine cılız cılız sesler yükselmeye başlar.
Internet sitelerinde bir Türk vatanadaşı tarifi dolaşıyor.
“Türk vatandaşı, İsviçre kanunlarına göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemeleri usulüne göre yargılanan, İslam Hukukuna göre mezara defnedilen kişidir” diye yazılmış ki doğrudur.
İslam Hukukunun cenaze işlerinde tatbik edilmesine kimsenin itirazı olmadığı gibi, 1967 yılında “Tanrıyı da İnsanlar yarattı” diyen Yargıtay Başkanı İmran Öktem, 1969 yılı Mayıs ayının birinde öldüğünde cenazesini kıldırmayan imamla bir çok cemaat de karakolluk olmuşlardı.
Resmi olarak Mezarlıklar müdürlüğü, cenaze imamlığı, hastahane hocalığı kadrolarıyla yukardaki tarifi gönüllü kabul etmiş ve devam eden kapitalist düzene dayanak olmaya kararlı olduğumuzu ispat etmiş oluyoruz.
Biz, bu tarife göre hareket etmekten memnun olduğumuzdan Amerikanın, Rusyanın, Hatta Yunanistanın, ülkemiz üzerinde yaptığı hesaplarda 150 bine yakın görevlisi olan Diyanet İşlerinin hiç bir yeri yoktur.
Askerinden, Polisinden, Üniversitesinden, Tüccarından, sanayicisinden, işçisinden, işvereninden ....her Müslüman İslamın bütün emir ve yasaklarına uyarak ahlakını güzelleştirmek ve her anını İslama göre yaşamakla görevlidir.
Dünyanın üstü olduğu gibi bir de altı vardır ve sonu gelmez senelerde orada kalınacaktır. Ona göre.