MATERYALİST EĞİTİMDEN ADAM ÇIKMAZ
Mahmut TOPTAŞ
Bir Alman Lisesi Müdürü, her eğitim ve öğretim yılının başında öğretmenlerini toplar ve her yıl şu konuşmayı yaparmış: “Arkadaşlar, Beş milyon Yahudi’yi ve Çingene’yi gaz odalarında öldürüp fırınlarda yakanların hepsi eğitimli insanlardı.
İnsan yakma fırınlarını Almanya’nın yetiştirdiği en iyi mühendisler yapmıştı.
İnsanları en iyi doktorlar öldürmüştü.
Zehirli iğneyi çocuklara en seçkin hemşireler vurmuştu.
Hitler ise Alman toplumunun oylarıyla iktidara gelmiş ve demokrasinin en seçkin adamıydı.
Onun için sizden istediğim, öğrencilerin adam gibi adam olması için çaba harcamanızdır. Öğrettiğiniz matematik, fizik, kimya gibi bilgiler psikopat doktor, canavar siyasi üretmesin...”
Buyurun, o günden bu güne kadar dünya geneline yaydıkları inkarcı, ateist eğitim, adam gibi adam üretebildi mi?
Avrupa’da yaşayanlar oraları bizden çok iyi bilirler.
Biz, kendimize bakalım, PKK’yı kuranlar ve yönetenlerin Türkiye’nin en seçkin okullarında eğitim gördüklerini biliyoruz.
Bu kişiler, Kürt halkının haklarını koruma adına Kürtleri tedavi eden doktoru öldürüyor, eczacıyı katlediyor, Kürt çocuğunun okuyacağı okulu NASA’da eğitim almış kişiler çağdaş Amerikan silahları ile bombalıyor, Kürt’ün 24 saatte varacağı yere iki saatte vardıracak hava alanını bombalıyor, yollarına mayın döşüyor.
Bizim, batıdan aldığımız eğitimle nasıl bir insan ürettiğimizi görmek için en seçkin insanlarımızın seçtiklerinin, arkasında milyonlarca insanın oyu olanların, birbirleri hakkında neler söylediklerine bakıvermek yeterli.
Gönlünüz bulanmasın, dilim ve klavyem kirlenmesin diye o sözleri tekrarlamıyorum.
Kurşun yarasıyla ölenlerin acısı bir zaman sonra geçer ama dil yarasıyla katletmelerin acısı hiç bir zaman dinmez.
Atalarımız, “Kılıç yarası geçer, dil yarası geçmez” demişler.
Doktorun, hastasına “Hastasın” demesi yetmez, tedavi yolunu da göstermesi gerekir.
Belçika’da sosyal demokrat bir partiye üye olan sağlam bir Müslümanımız, partinin önemli bir toplantısında milletvekilinin Türkler aleyhine yaptığı konuşmaya cevap vermek için çıktığında Belçika İçişleri Bakanının yaptırdığı bir araştırmaya göre, hırsızlıkta, uyuşturucuda, taciz ve tecavüzde, öldürme ve yaralamada Türklerin, Yunanlılardan, İtalyanlardan, İspanyollardan, Belçikalılardan gerilerde olduğunu rakamlarla verdikten sonra “Türkiye’den gelen birinci nesilde suç oranı sıfıra yakındır, ikinci nesil de biraz artmıştır, ama burada doğan, burada sizin eğitiminizde yetişen üçüncü nesil bile sizinkilerin gerisinde” dediğinde başkan mikrofonun sesini kapatır ve konuşmacıya teşekkür eder.
Daha önce yazmıştım, Antika İpek halıda dünya birinci olan bir Amerikalıyla İstanbul’da antika halı satışı yapan bir mağazada görüştüm.
Mağazanın sahibi bana “Bu dünyanın bir numarasıdır, yazın Akdeniz sahillerinde yaşar” dedikten sonra Amerikalı bilgisayarını açtı ve evinin fotoğraflarını göstermeye başladı.
Evin balkonunda terasında beraber olduğu Ali emmi, Osman dayı, Kerim amcayla fotoğrafları da var.
Ben, mağaza sahibine sor, “Amerika’daki evinin komşularıyla da böyle üzüm yerken, çay içerken veya Amerika’ya göre sorayım bira içerken güler yüzle çekilmiş fotoğrafları var mıymış?
Cevap, önce kafasını yukarı kaldırdı ve yalnız NO sunu anladım gerisini mağaza sahibi tercüme etti.
On beş yıldık villamın komşusuyla bir araya gelmedik. Girip-çıkarken görüşürsek elle selamlaşırız” dedi.
Ben de ona İster Artvin’de ev yap, ister Van’da nerede ev yaparsan orada yine sana güven verecek Aliler, Osmanlar, Kerimler olacaktır. Bunun neden böyle olduğuna bir kafa yor” dedim.
Amerikalı gülerek “Anladım, Müslüman olmamı istiyor” dedi.
Ben de ona “iki kat kardeş oluruz” dedim.